3. Hukuk Dairesi 2018/1770 E. , 2018/5131 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, düğünde 13 çeyrek altın,1 tam altın, 2 künye, 1 set takımı (künye, küpe, kolye), 10 başak burma bilezik, 3 fantazi bilezik takıldığını, davalının düğünde takılan ziynetleri bozdurarak borçlarını ödediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere, aynen iadeye; olmaz ise, 5.000.00.-TL"nin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı, 15/06/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 21.086.70.-TL"ye yükseltmiştir.Davalı, davacının evi terkederken ziynetleri yanında götürdüğünü belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kişisel eşya niteliğinde olan ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir.
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden
alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur. Davacı, iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklardan ... (davacının annesi) beyanında; düğün sonrası damadının borçları ödemek için ziynetleri bozdurduğunu ve yeniden alacağını söylediğini, bu sözleri bizzat duyduğunu belirtmiş, ... (davacının kardeşi) ise; ziynetlerin davalı tarafından bozdurulduğunu hem davacıdan hem de davalıdan duyduğunu, ziynetlerin iade edilmediğini ifade etmiştir .Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanığın gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. O halde, tanıkların sözlerine değer vermek gerekir. Buna göre, davacı kadının, toplanan delillere göre ziynet eşyalarının harcandığı ve iade edilmediği yönündeki iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece; davacı davasını yöntemine uygun şekilde ispat ettiğinden, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.