21. Hukuk Dairesi 2016/11021 E. , 2016/15576 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçirmiş olduğu kaza nedeniyle maluliyet oranının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava,davalılardan ..."ın 20.08.2008 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle maluliyet oranının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, 28.01.2016 tarihli kararla dava dilekçesinin yetki yönünden reddine,kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli .... Nöbetçi İş Mahkemesi"ne gönderilmesine, HMK nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin yetkili ve görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde talep halinde HMK 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara ihtaratına karar verilmiştir.
13.04.2016 tarihli ek kararla ,28.01.2016 tarihinde davacı vekilinin yüzüne karşı yetkisizlik kararı verilmiş olup,davacı vekili tarafından 2 hafta içinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmadığı anlaşılmakla davanın HMK 20.maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
1- 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 321.maddesinin 2.fıkrasına göre; kararın tefhimi için hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanamadığı ve bu nedenle zorunlu olarak hüküm özetinin tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir. Bu hüküm doğrultusunda, hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilmediği hallerde gerekçeli kararın taraflara tebliği zorunludur (Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru sayılı kararı da aynı yöndedir).2013/360 E.2016/61 K. sayılı 28.01.2016 tarihli gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.Buna göre ,davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalıdır.
2-5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 5. maddesinde yer alan "İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşmeler muteber sayılmaz" hükmü ile işçi-işveren arasındaki uyuşmazlıklara ilişkin kesin yetki kuralı düzenlenmiş olup Kanun"un 1/B bendinde "İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar" hükmü doğrultusunda 5510 sayılı Kanun"dan kaynaklanan davalar İş Mahkemesinde görülmekle birlikte Kurumun taraf olduğu uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin neresi olacağına dair Kanun"da açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
5521 sayılı Yasa"nın 15. maddesinde bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükmü yer almaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 447/2.maddesine göre "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında 6100 sayılı HMK"da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin İş Mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerektiği ortadadır.
Diğer taraftan, yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde yetki itirazı cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmelidir (HMK m.116 ve 117). Kesin yetki kuralı bulunmadığı durumlarda, hakim kendiliğinden yetkisizlik kararı veremez.
Mahkemece, somut olayda kesin ve kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralının söz konusu olmadığı, süresinde ve usulüne uygun yetki itirazında bulunulmadığı gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekirken, resen yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve davanın açılmamış sayılmasına ilişkin 13.04.2016 tarihli ek karar ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddine ilişkin 28.01.2016 tarihli karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
26.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.