Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlular V.A.mirasçıları P.A, Y. E.A, K.A.ve A.hakkında 03.07.2010 tanzim tarihli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatılmıştır. Borçlu P. A., kendisi ve çocuklarının borcunun bulunmadığını, çocukları K.A.ve O. A.un küçük olmaları nedeniyle taraf ehliyetlerinin bulunmadığını, ödeme emri tebligatlarında çocuklarının varis olduğunu gösterir veraset ilamının eklenmediğini ve veraset ilamı almadan doğrudan mirasçılar hakkında takip yapılmasının usulsüz olduğunu, senet üzerindeki tarihlerde oynama yapılarak tahrif edildiğini, keşidecinin imzası yada parafının bulunmadığını, eşinin öldüğü tarihte borca batık halde olduğunu, TMK.m. 605 uyarınca eşinin borca batık terekesinden sorumlu olmadıklarını iddia ederek takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, alacaklıya veraset ilamı aldırdıktan sonra, tapu kaydını celbederek miras bırakanın borca batık olmadığını tespit ederek, mirasçılar tarafından açılan davanın reddine karar vermiştir.
6762 sayılı TTK.nun (Borçlanma Ehliyeti) kenar başlığını taşıyan 582. madde hükmüne göre, akit ile borçlanmaya ehil olan kimse, poliçe, çek ve bono ile borçlanmaya da ehildir. Aynı Kanunun 1. maddesi gereğince, bu kanunun ayrılmaz bir cüzü olduğu açıklanan TMK. 9. madde hükmüne göre fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. 10. madde hükmüne göre ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. 13.madde hükmüne göre yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir. 14.madde hükmüne göre Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur. 15.madde hükmüne göre Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz.
16.madde hükmüne göre ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler.
Akıl hastalığı yahut akıl zayıflığı gibi sebeplerden biri ile makul surette hareket etmek iktidarından mahrum bulunanlar, başka bir deyimle tam ehliyetsiz olanların yaptıkları hukuki işlemler kanuni mümessilleri tarafından onaylanmadıkça geçersizdir.
11.6.1941 gün 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde " ... Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer akidin bunu bilmeyerek hüsnüniyetle hareket etmiş olması zikri geçen 15. maddenin mutlak ve kat"i sarahatı karşısında öyle bir kimsenin tasarrufu üzerine hukuki hükmün terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir ".... Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur..." şeklindedir. İçtihadı birleştirme kararının sonuç bölümünde ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruflarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Olayımızda takip tarihinde K. A.17, O.A.ise 14 yaşında küçük olmaları nedeniyle haklarında doğrudan takip yapılamaz. Küçüklere karşı, velayeten anne P. A.a takibin yöneltilmesi gerekir. Küçükler hakkındaki takibin iptaline karar verilmelidir.
Öte yandan, mahkemece, davacının ileri sürdüğü tahrifat iddiası konusunda olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi de hatalıdır.
Ayrıca icra mahkemesinin, terekenin borca batık durumda olup olmadığının tespiti görevi bulunmamaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda mahkemece inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 09.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.