7. Ceza Dairesi 2019/9582 E. , 2019/39658 K.
"İçtihat Metni"
4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet suçundan sanık ..."ın, anılan Kanun"un 4/1-a-2 maddesine göre 545.550,28 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair... Asliye Ceza Mahkemesinin 04/10/2017 tarihli ve ... sayılı kararına yönelik sanık tarafından yapılan temyiz talebinin reddine dair... Asliye Ceza Mahkemesinin 27/12/2017 tarihli ve... sayılı ek kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen 12/11/2019 tarihli kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/12/2019 tarihli ve KYB. 2019-118199 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Mezkür ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, her kadar anılan Mahkemece 27/12/2017 tarihli ek karar ile sanığın 7 günlük süre içerisinde kararı temyiz etmediğinden bahisle temyiz talebinin reddine karar verilmiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24/04/2012 tarihli ve 2011/6-410 esas, 2012/170 sayılı ilâmı ile Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 13/07/2009 tarihli ve 2009/8068 esas, 2009/10789 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34/2, 231/2, 232/6 ve 291/1-2. maddeleri uyarınca karar ve hükümlerde, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, sürenin ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin gerekmesi karşısında, 20/07/2016 tarihi itibarıyla artık 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun İstinaf başlıklı 272. maddesinin yürürlük kazandığı, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolunun uygulama alanı bulduğu, somut olayda sanığın yokluğunda verilen karara karşı 7 günlük süre içerisinde Yargıtay"a itiraz yolu açık olduğunun belirtildiği, anılan kararın istinaf kanun yoluna tabi olduğu, başvurulacak kanun yolu ve merci hususunda sanığın yanıltıldığı gözetilmeksizin, kanun yolu başvuru talebinin bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2012 tarihli, 6-386; 30.11.2010 tarihli, 5-237; 29.05.2007 tarihli, 114-113; 26.05.2009 tarihli ve 50-130 sayılı ve benzer kararlarında vurgulandığı üzere; Anayasanın 40/2, 5271 sayılı CMK"nın 34/2, 231/2, 232/6. maddeleri gereğince, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir nitelikte açıkça gösterilmesi zorunludur. Bunlardan bir veya birkaçının eksik ya da hatalı gösterilmesi CMK"nun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedenini oluşturmaktadır. Bu bildirimlerdeki temel amaç, kanun yollarına başvuru hak ve yetkisi bulunanların, başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
Hakkında kanun yolu talebinde bulunulan hükmün daha önce Yargıtay denetiminden geçerek temyiz incelemesine esas tutulduğu anlaşılmış olmakla, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8. maddesi uyarınca, 26/09/2004 tarihli, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun Geçici 2. maddesi gereğince Resmi Gazete"de ilan edilen ve Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihi olan 20 Temmuz 2016 tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağının belirtilmiş olması karşısında, yasa yolunun temyiz yasa yolu olduğunun kabulünün gerektiği,
5271 sayılı CMK" nun 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun belirlenmesinde yanılma, başvuran sanığın haklarını ortadan kaldırmayacağından temyiz yasa yolunun itiraz yasa yolu olarak gösterilmesi ile yanıltmanın başvuranın hakkını ortadan kaldırmadığı kaldı ki, somut olayda sanığın yokluğunda verilen karara karşı temyiz yasayoluna başvurduğundan bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesi 26/12/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.