Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manavgat 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.12.2009 gün ve 2009/481 E-849 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ve dahili davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 13.12.2010 gün ve 2010/12686-13293 E., K. sayılı ilamı ile;
(...Dava; yolsuz tescile dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının çekişme konusu taşınmazlarda dava dışı A... İ....’ye intikal edecek paylar üzerinde cebri ihale yoluyla pay iktisap ettiği ancak mülkiyet hakkının sicile yansımadığı, bu amaçla ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır.
Davacı; Türk Medeni Kanunu’nun 716.maddesi uyarınca tescilden önce mülkiyetin (T.M.K."nun 705.maddesi) kazanıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Davalı Tapu Sicil Müdürlüğü, kesinleşen ihaleye rağmen tescil isteğini yerine getirmediğine göre husumetin kendisine yöneltilebileceği düşünülebilirse de kural olarak tapu iptal ve tescil davaları asıl kayıt malikine karşı açılır. Aksi bir durum kayıt malikinin taraf olmadığı bir davada kendisinin taşınmaz mülkiyetini yitirmesi sonucunu doğurur ki bu da hem Anayasanın 35.maddesinin teminatı altında bulunan TMK’nun 683. ve devamı maddelerinde düzenlenen mülkiyet hakkına aykırı düşer. Hem de HUMK’nun temel ilkesi olan davada karar altına alınacak hakkın ilgilisinin, davacı ve davalı sıfatı ile yer alması ilkesi zedelenmiş olur.
O halde; davacıya asıl kayıt maliki aleyhine tapu iptal ve tescil istemli dava açması için önel verilmeli, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi sağlanarak işin esasına girilmeli ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı Tapu Sicil Müdürlüğü ve dâhili davalı Hazinenin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir…)
gerekçesiyle kişisel ilişkinin kaldırılmasına ilişkin kararın bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı Tapu Sicil Müdürlüğü ve dahili davalı Hazine vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, cebri icra yoluyla satın alınan taşınmazlardaki payların davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin, dava dışı borçlu A...İ.."den olan alacağının tahsili amacıyla Konya 8.İcra Müdürlüğünün 2004/6762 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, takibinin kesinleştiğini, Manavgat Tapu Sicil Müdürlüğü Manavgat/Aksaz Köyü 531 (14976/2580480 hissesi), 532 (56284/2580480 hissesi) parsel ve M../K.. Köyü 503 (28/196 hissesi), 541 (28/196 hissesi), 576 (28/784 hissesi) ve ..parsel sayılı taşınmazlarda borçlu adına tescilli hisseler üzerine 25.05.2005 tarihinde haciz konulduğunu, daha sonra söz konusu taşınmazların 07.05.2007 tarihindeki 2.satışta müvekkili tarafından alacağa mahsuben 4.690-YTL bedel ile satın aldığını, ihalenin kesinleştiğini, daha sonra müvekkilinin taşınmazların adına tescilinin yapılması için Manavgat Tapu Sicil müdürlüğüne başvurduğunu, Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından 12.02.2008 tarihli yazı ile 5578 sayılı Kanun ile değişik Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8.maddesi gereğince, cebri icra yolu ile satışlarda ihalenin söz konusu Kanun’un yürürlük tarihi olan 09.02.2007 tarihinden sonra kesinleşmesi hallerinde tescil işleminin yapılamayacağı bildirilerek, talebin reddedildiğini, satış işlemlerine söz konusu Kanun’un yürürlük tarihinden önce başlandığını, 5578 sayılı Kanun ile değişik 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8.maddesinde cebri icra satışı ile yapılan satışlar konusunda herhangi bir yasak getirilmediğini belirterek, A..k..Çeşmeönü mevkii .. ve ..parseller ile K.. köyü, Boğaz mevkii 503, 541 ve 576 parsellerde kayıtlı taşınmazların borçlu Alpay İnce adına kayıtlı hisselerin iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ve dahili davalı vekilleri, davanın husumetten reddi gerektiğini bildirmişlerdir.
Mahkemece, cebri icra yolu ile satışın 5403 sayılı Kanun uyarınca tescile engel olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen karar; Özel Daire’ce, yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 705 ve 716.madde hükümleri gereğince dava konusu edilen payların cebri icra ile satılmış olması nedeniyle mülkiyetin tescilden önce kazanıldığı dolayısı ile taşınmaz payları cebri icra yoluyla satılan malikin davada yer alıp almamasının herhangi bir önemi bulunmadığı gerekçeleri ile önceki kararda direnilmiş; direnme kararını davalı ve dahili davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın, iptal ve tescili istenen payların asıl kayıt malikine yöneltilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, dava konusu edilen payların, davacı tarafından 07.05.2007 tarihince cebri icra yolu ile satın alındığı ancak payların halen tapuda dava dışı borçlu Alpay İnce adına kayıt ve tescilli olduğu, davacının tescil talebinin Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından 5578 sayılı Kanun’un 2.maddesi ile değişik 5402 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nun 8.maddesi gereğince reddedildiği ve tescilin davacı adına gerçekleştirilmediği hususları dosya kapsamı ile sabittir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 705.maddesinde;
“Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır." hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere bu madde gereğince asıl olan taşınmaz mülkiyetinin tescille kazanılacağı, ancak cebri icra yoluyla taşınmazın ve payın satın alınması durumunda mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı ve geçeceği açıkça anlaşılmaktadır.
Esasen Özel Daire ile mahkeme arasında cebri icra yoluyla satın alınan taşınmaz mülkiyetinin anılan madde gereğince tescilden önce davacıya geçtiği konusunda herhangi bir çekişme de bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacı vekilinin talebi açıkça dava dışı kayıt malikinin adına tescilli olan payların iptali ile davacı müvekkili adına tapuya kayıt ve tescil edilmesine yönelik olduğundan, eldeki davanın da kayıt malikine karşı açılması gerekmektedir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davacıya asıl kayıt maliki aleyhine tapu iptal ve tescil istemli dava açması için önel verilmeli, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi sağlanarak işin esasına girilerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Bu nedenle: Aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, yazılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bozulması gerekir.
S O N U Ç : Davalı ve dahili davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.11.2012 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.