21. Hukuk Dairesi 2016/13932 E. , 2016/15559 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, Kurumca düzenlenen ödeme emirlerinin iptaline ve zamanaşımına uğramış şirket borçlarının da iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının Kurum tarafından gönderilen ödeme emrine konu prim alacağının zamanaşımına uğradığından bahisle iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın süre yönünden reddine karar verilmiştir .
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 2000/1194 sayılı ödeme emrinin 1998/3-12 dönemine ait prim borçlarından dolayı davacı adına düzenlenmiş olup borcun davacıdan tahsili için davalı Kurum tarafından takibe geçildiği, davacının dava dışı ... Limited Şirketinin yetkilisi olduğu şirketin Kuruma olan borçlarından dolayı 17/12/2014 tarihinde yapılandırma talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun"la yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gereği öngörülmüş; 3917 sayılı Kanun"la yapılan bu değişiklik aynı Kanun"un 8. maddesi hükmüne göre 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe girmiş; daha sonra, 24.06.2004 tarih ve 5198 sayılı Kanun"la aynı maddede yapılan değişiklik sonucunda Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun"un 102. maddesinin de uygulanma olanağı bulunmadığı düzenlemesi getirilmiş ve düzenleme 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu durumda, zamanaşımı süresi bakımından 3917 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceki dönemle, 5198 sayılı Kanun"un yürürlüğü sonrasına ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun alacak hakkı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Giderek, zamanaşımının başlangıç tarihi ise yine Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ve durdurulmasına ilişkin Borçlar Kanunu’nun 132. ve ardından gelen maddeleri de burada aynen geçerlidir.
6183 sayılı Kanun"un 103. maddesinde ise zamanaşımını kesen haller sayılmış olup kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlayacağı belirtilmiştir.
Öte yandan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun Geçici 7. maddesi uyarınca 506 sayılı Kanunun 80. maddesi olup, birlikte sorumluluk ilkesini getiren anılan madde hükmüne göre; sigorta primlerini (fer"ileri ile) haklı sebepleri olmaksızın yasal süresi içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri; işbu prim borcundan dolayı Kurum"a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır. Bu bağlamda, müteselsil borçluluğun en belirgin özelliği; alacaklıya karşı borçlulardan her birinin; edimin tamamından sorumlu olması, başka bir ifade ile, alacaklının borçlulardan hepsini birden takip ya da dava edebileceği gibi bunların içinden dilediği birini veya birkaçını dava ya da takip edebilmesi ise de; bu özellik, müteselsil borçların nispi bağımsızlığını ortadan kaldırır nitelik taşımamaktadır. Müteselsil borçların nispi bağımsızlığı ilkesinin zamanaşımı yönünden sonuçları ise; müteselsil borçlulukta, zamanaşımının borçlulardan biri bakımından durmasının diğer borçlulara sirayet etmemesi; müteselsil borçlulardan birinin ileri sürdüğü zamanaşımı def"inden bunu ileri sürmemiş olanların yararlanmalarının mümkün bulunmamasıdır. Her ne kadar Borçlar Kanunu"nun 134/1. maddesi hükmü, zamanaşımının borçlulardan birine karşı kesilmesi halinde, bundan diğer borçluların etkileneceği esasını içermekte ise de; yukarıda açıklandığı üzere, müteselsil borçlulukta her bir borçlunun borcunun diğerlerinkinden belli ölçüde bağımsız olduğu, bu bağlamda, zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, her borçlunun borcu bakımından ayrı ayrı incelenmesi gereği gözetildiğinde, anılan hükmün, istisnai nitelikte bir hüküm olması itibariyle Hukuk Genel Kurulunun 07.03.1986 tarih. E 1984/10-250, K 1986/205 sayılı kararında da ifade edildiği gibi, sözü edilen kural sadece tam teselsül durumunda uygulanmalıdır.
Davada uyuşmazlık konusu olan husus da, 506 sayılı Kanunun 80. maddesi kapsamında, tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ya da yetkililerinin, sigorta primi ve feri"lerinden dolayı Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulmalarında; müteselsil borçlulardan işverene karşı zamanaşımının kesilmesinin, diğer borçlu üst düzey yönetici ya da yetkililere sirayet edip etmeyeceğidir. Bu yönde, anılan maddede öngörülen birlikte sorumluluk ilkesinin, eksik teselsül esasına dayanması, davaya konu alacağın tahsiline dayanarak anılan 6183 sayılı Kanunda, müteselsil borçlulardan birisi aleyhine takibe geçilmiş olmasının, diğer borçlular için zamanaşımının kesilmesine neden olacağına ilişkin bir düzenlemenin yer almaması karşısında; zamanaşımının işlemesi, durması yanında kesilmesinin de her bir borçlu yönünden ayrı ayrı ele alınması gerekir.
Somut olayda; dava konusu Kurum alacağının 1998/3-12 dönemine ait olduğu anlaşılmakla söz konusu Kurum alacağı 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu doğrultuda yapılandırma talebi şirket adına yapıldığından, zamanaşımını kesen başkaca bir halin davacı yönünden gerçekleşmemiş olması karşısında, davacının ödeme emrine konu prim borcundan, tebliğ tarihinden itibaren 5 yıllık süre de geçtiğinden tahsil zamanaşımının dolmuş olması hukuksal nedenine dayalı olarak, sorumlu olmadığına karar verilmesi gerekirken Mahkemece yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.