8. Hukuk Dairesi 2020/3263 E. , 2021/860 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozma sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde davalı adına edinilen 3929 parselde bulunan 7 nolu bağımsız bölümün 105.000,00 TL"ye satın alındığını, taşınmaz satın alınırken dava dışı..."dan 39.000,00 USD borç alındığını, kalan 45.000 TL"nin davacının birikimleriyle ödendiğini,..."a 19.000,00 USD ödeme yapıldığını, 20.000 USD borç kaldığını, kalan borcun... tarafından bağışlandığını, ayrıca davacının evin tadilatı için dava dışı..."ten 5.000,00 USD borç aldığını, dava konusu taşınmazın davalı tarafından satış bedeli 80.000 TL gösterilerek hileli şekilde 3. kişiye devredildiğini açıklayarak, 10.000 TL katılma alacağının davalıdan tahsilini, 5.000 USD"nin mahsup edilmesini talep etmiş, 29.02.2016 tarihli dilekçesiyle talep miktarını 40.403,50 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı ... ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 29.03.2016 tarihli kararla davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yerel Mahkemenin kararı, Dairenin 25.10.2018 tarihli ve 2016/12952 Esas, 2018/17919 Karar sayılı ilamıyla, dava konusu taşınmazın boşanma davasından kısa süre önce 3. kişiye devredildiğinden TMK"nin 229. maddesi uyarınca edinilmiş mallara eklenecek değer olarak nitelendirilmesi, taşınmazın 3. kişiye devir tarihindeki durumu esas alınarak tasfiye tarihindeki değerinin belirlenerek, ..."ın alınan 39.000 USD"nin, taşınmazın 07.09.2012 devir tarihi sonrası elde edilen parayla davalı tarafından ödendiği kabul edilerek, artık değere katılma alacağı belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 16.10.2019 tarihli kararla 40.403,50 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
1. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelemesinde;
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Öncelikle belirtmek gerekir ki, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 Sayılı TMK mad.235/1). Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vb.) göre değerlendirilir (TMK mad.228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK mad.227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK mad.232 ve 239/1) hesaba katılır. Yargıtay ve Dairemizin uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir.
Diğer yandan, vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denir. “Usuli Müktesep Hak”, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.
Ne var ki; Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki, bozma ilamında, artık değere katılma alacağının, taşınmazın 3. kişiye devir tarihindeki durumu esas alınarak tasfiye tarihindeki değerinin belirlenerek hesaplanması gerektiği belirtildiği halde, Mahkemece, taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenerek artık değere katılma alacağının belirlenmesi gerekirken, taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri (karara en yakın tarihteki sürüm değeri) belirlenmeden, Eylül/2015 tarihine göre belirlenen değer esas alınarak artık değere katılma alacağının hesaplanması hatalı olmuştur.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 689,99 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2.070,01 TL"nin temyiz eden davalıdan alınmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.