Taraflar arasındaki "Tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 28.05.2010 gün ve 2009/425 E.- 2010/548 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 23.12.2010 gün ve 2010/11849 E –13896 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tesci, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 93, 344, 492, 474, 552, 606, 708 ve ....parsel sayılı taşınmazlardaki miras bırakan Lütfi"nin malik olduğu paylarını 21.07.2000"de satış suretiyle davalı oğluna temlik ettiği ve davalı adına sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakan tarafından davalıya yapılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Gerçekten de, temlikin gerçek satış olduğunun anlaşılması halinde murisin bağış veya ölüme bağlı bir tasarrufundan bahsedilemeyeceğinden tenkis hükümlerinin uygulanamayacağı tartışmasızdır. Kaldı ki, bu durumda muvazaadan da söz edilemez. Ancak, temlikin gerçek anlamda satış olmadığının anlaşılması halinde de muvazaa ile illetli olacağından iptal ve tescile konu teşkil edeceği sabittir. O halde tenkis isteğinin reddi doğrudur. Bu yöne değinen davacının temyiz isteği yerinde değildir, reddine. Ancak, muvazaa iddiası yönünden mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, taraf delillerinin toplanması, miras bırakanın temlikteki gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak nitelikte ortaya konması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir...”)
gerekçesiyle hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, tarafların babası L..A..ın Bolu P...Köyü 93, 322, 492, 552, 606, 354, 474, 708, 705 parsel sayılı taşınmazlardaki hisselerini Bolu Tapu Sicil Müdürlüğü"nce düzenlenen 21.07.2000 tarih ve ..yevmiye nolu resmi senet ile davalı B...A.."a sattığını, satış işleminin müvekkilinin miras payından mahrum bırakmak amacıyla muvazaalı yapıldığını, gerçek iradenin bağış olduğunu ileri sürerek öncelikle dava konusu taşınmazlardaki davalı B...A..hisselerinin iptali ile müvekkili M...B.."ın adına babası L.. A..ın verasetnamesindeki miras payı oranında tapuya tesciline veya yapılan tasarrufun tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı ile muris arasında yapılan satışın muvazaalı olmadığı, gerçek bir satış olduğu kanaatine varıldığı ve murisin saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla açık olarak yapılan bir kazandırma olarak kabul edilemeyeceğinden dava konusu taşınmazların tenkise tabi tutulmasının da mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu temliki işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı muvazaalı işlem olup olmadığı, mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle mahkemece çekişmeli taşınmazların temlikine ilişkin akit taplosunun celp edilmemesi, davaya konu taşınmazlara ilişkin payların temlik tarihindeki gerçek değerinin tespit edilmemesi, mirasbırakanın temlik dışı mal varlığının, icra takibi sonucu satılan taşınmazların mirasbırakanın borçlarını kapatıp kapatmadığının, murisin başka borcu bulunup bulunmadığının, temlikte ödeme yapıldığına ilişkin belge bulunup bulunmadığının yeterince araştırılmamış bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, aynı Kanunun 440/III maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.