13. Hukuk Dairesi 2014/5963 E. , 2015/1616 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı-karşı davacılar avukatınca duruşmalı, diğerleri avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde birleşik davalılar ..., ... vekili avukat ... ve diğer davalı ... vekili avukat ... ile davacı .... vekili avukat ...."ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacının, asıl davasında; davalıların dava dışı vekilleri Av. ... ile 01.02.2006 tarihinde Taşınmaz satışına ilişkin niyet protokolü başlıklı harici sözleşme ile davalıların hissedar oldukları 3 adet taşınmazın 6.000.000.Euro" na satın alınması hususunda anlaştıklarını, satış bedeline mahsuben kaparo olarak belirlenen 300.000.Euro" nun satıcı davalıların vekili adına 15.02.2006 tarihinde bankaya yatırıldığını, sonradan yaptıkları araştırmada yerin makilik, fundalık ve bir kısmının arkeolojik sit alanında kaldığını, kendisine bahsedilen özellikleri taşımadığını ve sözleşmedeki bedelden çok daha düşük değerde olduğunu öğrendiğini, davalıların hileli davranışları sonucunda kandırılarak sözleşmeyi imzaladığını, durumu öğrenince sözleşmeyi feshettiğini karşı tarafa bildirdiğini ancak kabul edilmediğini ileri sürerek kaparo olarak ödenen 300.000.Euro" nun dava tarihi olan 09.05.2006 tarihi itibariyle TL karşılığı olan 502.620.00.TL" nın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
2014/5963-2015/1616
Davalılar, davalılardan ... ve ..." nun davadan önce vefat ettiklerini, onlar hakkında dava açılamayacağını, sözleşmeyi haksız olarak bozan tarafın davacı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.
Bir kısım davalılar karşı davalarında; sözleşmeye güven ilkesi gereğince taşınmazların tapuda devir edilmesi gereken 01.05.2006 tarihine kadar sözleşmenin ifa edileceğini beklemelerinden dolayı gerek kaçırdıkları diğer fırsatlar gerekse ödeme yapılmamasından dolayı zarara uğradıklarını ileri sürerek 100.000.00.TL" nın karşı davalıdan (davacıdan) tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Birleşen 2008/85 Esas sayılı dava dosyasında; asıl dava olan 2006/98 Esas sayılı davada davalı olarak gösterilenlerden ... ve ..." in asıl dava tarihinden önce vefat ettikleri anlaşıldığından onların mirasçıları olan davalılar yönünden de hüküm kurulması için bu davalılar yönünden şimdilik 10.000.00.TL" nın tahsili ile asıl dava olan 2006/98 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davalılar, davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.
Mahkemece, davalı ... ile ilgili davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacı karşı davalının davasının kabulü ile 502.620.00.TL" nın davalılar karşı davacılardan alınarak davacı karşı davalıya verilmesine, davacı karşı davalının ıslah talebinin reddine, davalılar karşı davacılar vekilinin 100.000.TL" nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminat talebinin kabulüne, ıslah talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu" nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu" nun 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek karar başlığında asıl davada davacının, davalıların, karşı davacılar ile karşı davalının, birleşen davada davacının ve davalıların kimler oldukları şüpheye mahal bırakmaksızın belirtilmeden, asıl davada davalı olarak gösterilen ve dava tarihinden önce vefat etmiş oldukları anlaşılan davalı ... ve ... hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmadan, yargılama sırasında birleştirilen 2008/85 Esas sayılı dava dosyası ile ilgili olarak yargılama sırasında ara kararla açılmamış sayılmasına karar verilmesine rağmen esas kararda birleştirilen dava yönünden açıkça hüküm kurulmadan, karşı dava yönünden verilen kabul kararında bu bedelin kim tarafından kimden tahsil edileceğinin açıkça belirtilmeden, tarafların ıslah taleplerinin red ve karşı davanın kabul nedenlerinin gerekçeli kararda açıkça belirtilmeden mahkemece karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 2.bent gereğince tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.