Esas No: 2021/7252
Karar No: 2022/2013
Karar Tarihi: 15.03.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7252 Esas 2022/2013 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme kararında, davacının satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi ile birleştirilen dava kapsamında elatmanın önlenmesi, kal, ecrimisil ve eski hale iade istemiyle dava açtığı belirtilmiştir. Davacı, satın aldığı taşınmazın tapusunun davalıya ait olduğunu iddia etmiş, dava sonucunda tapu kaydının iptali ve davacının adına tescilini talep etmiştir. Davalı ise satış vaadi sözleşmesinde belirtilen taşınmazın kendisine ait olmadığını ve elatmanın önlenmesi istemiyle karşı çıkmıştır. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma kararı sonrasında mahkemece alınan kararda, tapu kaydının infaza elverişli olmayacak şekilde hazırlandığına dikkat çekilmiş, bu nedenle hükmün iptal edilmesine karar verilmiştir. Mahkeme kararında ayrıca, bozma kararı sonrasında birleştirilen dava kapsamında hüküm tekrarı yapılması gerektiği belirtilmiş, ancak hüküm tekrarı ile çelişen ve infaza elverişsiz bir karar verilmesi hatası yapıldığına dikkat çekilmiştir. Bu nedenle, davalı-birleştirilen dava davacılar vekilinin bazı temyiz itirazları reddedilirken, hükmün de bozulmasına karar verilmiştir. Kanun maddeleri olarak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. maddesi kararda açıklanmıştır.
"İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
...
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.07.2013 ve 23.09.2013 gününde verilen dilekçeler ile asıl davada satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil; birleştirilen davada elatmanın önlenmesi, kal, ecrimisil ve eski hale iade talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 22.06.2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil; birleştirilen dava, elatmanın önlenmesi, kal, ecrimisil ve eski hale iade istemlerine ilişkindir.
Asıl davada davacı-birleştirilen davalı vekili, dava dışı ...'nın, Adana 4. Noterliğinin 09.12.1980 tarihli ve 49065 yevmiye sayılı düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesi ile satın almayı kabul ettiği 130 m2 miktarındaki taşınmazı, Niğde 1. Noterliğinin 03735 yevmiye sayılı düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesi ile müvekkiline satmayı vaat ettiğini, satış bedelinin müvekkilince peşin olarak ödendiğini, taşınmazın zilyetliğinin müvekkiline teslim edilerek müvekkilinin 03.04.2000 tarihinden itibaren malik sıfatıyla taşınmazı ve üzerindeki evini kullandığını belirterek, dava konusu 9140 ada 5 parsel sayılı taşınmazın davalı-birleştirilen dava davacılarının mirasbırakanı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı-birleştirilen dava davacılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı-birleştirilen dava davacılar vekili, davacı-birleştirilen dava davalısına herhangi bir satış yapılmadığını, satış vaadi sözleşmesi ile satılan bir yer var ise imar uygulaması öncesi bu taşınmazların tapusunun verildiğini, davacı-birleştirilen dava davalısının taşınmazın kendisinin belirlediği bir yerine ev yapmasının ona hak tanımayacağını ve dayandığı satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın 946 ada 13 parsel sayılı taşınmaz olduğunu, oysa ki dava konusu taşınmazın geldisinin 949 ada 13 parsel sayılı taşınmaz olduğunu beyan ederek, dava konusu 9140 ada 5 parsel sayılı taşınmaza davacı-birleştirilen dava davalı tarafından ev yapmak suretiyle gerçekleştirilen elatmanın önlenmesine, evin kal’ine, taşınmazın eski hale getirilmesine ve haksız işgal tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davacı-birleştirilen dava davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne birleştirilen davanın reddine dair verilen ilk kararın davalı-birleştirilen dava davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 14.01.2020 tarih 2019/4468 Esas-2020/355 Karar sayılı ilamıyla dava konusu taşınmazın, satış vaadinde bulunan ... oğlu ...'e ait olup olmadığının araştırılması, belirtilen kişiye ait olduğunun anlaşılması halinde tapu kaydındaki baba adının düzeltilmesi sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiği ve davacının satın almayı kabul ettiği taşınmaz miktarının imar görmeyen bir taşınmazda 130 m2 olduğu, oysa tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilen 9140 ada 5 parsel sayılı taşınmazın, DOP kesintisi yapılmış 259 m2 yüzölçümlü imar parseli olduğu gözetildiğinde satış vaadi sözleşmesinde belirtilen 130 m2'den imar uygulamasında geçerli olan DOP oranına isabet eden kısım düşülmeksizin davacı-birleştirilen dava davalının talebini aşar şekilde 259 m2 yüzölçümlü 9140 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulüne ...,... 5 parsel sayılı taşınmazın davalı-birleştirilen dava davacılarının murisi ... adına olan tapu kaydının 96,26 m2'lik kısmının iptali ile davacı-birleştirilen dava davalısı adına tapuya kayıt ve tesciline; birleştirilen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-birleştirilen dava davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı-birleştirilen dava davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Somut olayda; mahkemece, asıl davada tapu iptali ve tescil hükmü kurulmuş ise de hükümde, iptaline karar verilen hissenin açık ve infaza elverişli şekilde gösterilmesi gerekirken, infaza elverişli olmayacak şekilde metrekare esas alınarak hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan; bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hüküm olduğundan mahkemece, birleştirilen dava yönünden hüküm tekrarı yapılması doğru ise de, bununla çelişecek şekilde, “Birleşen dava yönünden verilen hüküm kesinleştiğinden yeniden hüküm verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi ve tahsiline karar verilen yargılama gideri ile karar ve ilam harcına ilişkin infaza elverişsiz hüküm tesis edilmesi de doğru olmamıştır.
Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı-birleştirilen dava davacılar vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bent uyarınca davalı-birleştirilen dava davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.