10. Hukuk Dairesi 2018/6662 E. , 2019/8877 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirttiği gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 29.05.2005 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan bağlanan gelir nedeniyle oluşan kurum zararının davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, açılan davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 26/2. maddesidir. Mahkemece, hak sahipleri tarafından açılan tazminat davasının açılıp açılmadığı, ceza ve varsa tazminat dosyalarının akıbeti araştırılmadan, varsa çelişkiler giderilmeden denetime elverişli bir kusur raporu alınmadan kesinleşip kesinleşmediği belli olmayan ceza mahkemesi kararı doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 53. madde) hükmü uyarınca hukuk hakimi ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı değilse de kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlıdır.
Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof. Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır
Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmüne göre, kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini hususunda hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de ceza mahkemesinde saptanan maddi olgularla bağlı olduğundan, mahkumiyetin kesinleşmesi halinde mahkum olanlara az da olsa bir miktar kusur verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında; tazminat davasında kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi ve kesinleşmesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir.
Bu tür iş kazalarında kusurun belirlenmesinde, kabul edilen maddi olgular doğrultusunda; tarafların kusur oran ve aidiyetleri işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak bilirkişi raporu uyarınca saptanmalıdır. Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 506 sayılı Kanun"un 26., 4857 sayılı Kanun"un 77., İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi ile oluşa uygun kusur raporu alınması gerekir.
Yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgular ışığında mahkemece meydana gelen söz konusu olayla ilgili olarak hak sahipleri tarafından açılan tazminat davasının açılıp açılmadığı araştırılmalı, ceza dosyası ve varsa hak sahipleri tarafından açılan tazminat dosyası akıbeti araştırılıp celp edilmeli, olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden ilgili dosyalar da gözetilerek, buna göre kusur oran ve durumlarını ayrıştırarak, somut ve net şekilde ortaya koyan, oluşa uygun nitelikte kusur raporu alınarak, elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 20/11/2019 gününde oybirliği ile karar verildi.