Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/16647
Karar No: 2015/1306
Karar Tarihi: 27.01.2015

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/16647 Esas 2015/1306 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2013/16647 E.  ,  2015/1306 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 26/06/2013
    NUMARASI : 2012/516-2013/319

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.01.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat F..Ö.. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı, eşi ile çocukları olmadığı için kendilerine bakması ve gözetmesi amacıyla davalıyı evlat edinmek istediklerini, davalı ve ailesinin de kabul etmesi üzerine evlatlık işlemlerini başlatması için nüfus cüzdanı ile fotoğrafını davalıya verdiğini, akabinde evlatlık işlemleri için hükümet konağına gitmeleri gerektiğini bildiren davalının aldatması sonucunda kayden maliki olduğu 604 ile 1053 (yeni 106 ada 6) parsel sayılı taşınmazları davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, 79 yaşında olup, evlat yerine koyduğu yeğeni davalı tarafından kandırılabileceğini hiç düşünemediğini, satış bedeli ödenmediğini, taşınmazların halen tasarrufunda olduğunu, köyde kadastro çalışmaları başlayınca anılan taşınmazların listede olmadığını görünce devri yeni öğrendiğini, maddi durumu iyi olup, satış ihtiyacının bulunmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tescili isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
    Davalı, dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, devirden 2 yıl sonra davacının evlat edinmek için dava açtığını, iddiaların doğru olmadığını, devam eden evlatlık ilişkisi nedeniyle taşınmazları teslim almayı düşünmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının çekişme konusu taşınmazları evlat edineceğini düşündüğü davalıya bedelsiz devrettiği, sonradan pişmanlık duyduğu, kendi muvazaasına dayanamayacağı, hile iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacının çekişme konusu 604 ve 1053 parsel sayılı taşınmazları 15.12.2008 tarihli akitle satış suretiyle yeğeninin çocuğu olan davalıya temlik ettiği, her iki parselin hâlen davalı adına kayıtlı olup, 1053 parselin kadastro yenilemesi çalışması sonucunda 106 ada 6 parsel olarak tespit gördüğü ve 20.11.2012 tarihinde askı ilanına çıkartıldığı, eldeki davanın ise 03.12.2012 tarihinde açıldığı kayden sabittir.
    Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanunu"nun 28/l. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 36/1.) maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
    Somut olayda, davacının 1930 doğumlu olup, eşi Kadriye ile 1952 yılında evlendikleri, çocuklarının olmadığı, davalının ise davacının yeğeninin çocuğu olduğu, dosya kapsamı ve tanık beyanlarından davalıyı evlat edinmek isteyen davacının, dava dışı 14 parça daha taşınmazının daha olduğunu, maddi durumu iyi olup oturduğu evini satış ihtiyacının bulunmadığı, 15.12.2008 tarihinde taşınmazların devredilmiş olmasına rağmen halen davacının kullanımında olduğu anlaşılmaktadır.
    Öte yandan, davacının davalıyı evlat edinmek için iki defa mahkemeye başvurduğu ilk olarak 15.02.2010 tarihinde açtığı davanın Havsa Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi sıfatıyla) 14.04.2010 tarihli, 2010/26 Esas, 2010/81 Karar sayılı kararı ile Türk Medeni Kanununun 306/1. maddesi gereğince eşlerin birlikte evlat edinebilecekleri, aynı Kanunun 307/2. maddesinde açıklanan istisnanın söz konusu olmadığı gerekçesiyle reddedildiği, ardından davacının eşi ile birlikte aynı istemle 14.04.2010 tarihinde açtığı davanın ise, yine aynı mahkemenin 15.09.2010 tarihli, 2010/51 Esas, 2010/122 Karar sayılı kararı ile davacıların 15.09.2010 tarihinde davadan feragat etmeleri nedeniyle reddedildiği görülmektedir.
    Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacının evlat edinmek istediği davalının evlat edinme işlemleri yapılacağı telkiniyle davacıyı tapu idaresine götürmek suretiyle hileye düşürdüğü, çekişme konusu taşınmazları temellük ettiği, davacının satış iradesinin bulunmadığı, hilenin öğrenilme tarihinden itibaren davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı sonucuna varılmaktadır.
    Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değer-lendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 27.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi