Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1345
Karar No: 2019/8864
Karar Tarihi: 20.11.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/1345 Esas 2019/8864 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2019/1345 E.  ,  2019/8864 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi


    Dava, vefat eden sigortalı babasından hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla aylık almakta olan davacının, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığından bahisle aylıklarının kesilerek, 27.06.2004-27.05.2014 tarihleri arası ödenen aylıklar ile 07.12.2010-14.08.2014 tarihleri arası yapılan tedavi giderinin borç tahakkuk ettirildiğini beyanla, ilgili kurum işleminin iptali ile aylığın kesildiği tarihten itibaren yasal faiziyle yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili asıl davadaki dava dilekçesinde özetle; davacının eşi ...."dan boşandığını, davalı Kurumdan 28/02/2005 tarihinden itibaren babası ... üzerinden yetim aylığı aldığını, SGK Başkanlığının denetmenlerince evine gelindiği sırada eski eşinin evde bulunduğunu, eski eşinin kızı için geldiğini, ancak SGK denetmenlerince yanlış anlaşıldığını ve rapor düzenlendiğini ve SGK İl Müdürlüğü Keçiören Sosyal Güvenlik merkezince müvekkiline gönderilen bilgilendirme yazısında müvekkilinin kendisine yapılan ölüm aylığının kesildiğini ve ödenmiş olan tutarların geri alınacağının bildirildiğini, müvekkilinin muvazaalı boşanma gerçekleştirmediğini, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandığını, müvekkilinin kızının %70 oranında engelli olduğunu, özel durumundan dolayı krizler geçirdiğini, müvekkilinin tek başına ilgilenemediğini, böyle durumlarda eski eşinden yardım istediğini, bu nedenlerle davalı Kurum tarafından verilen ölüm aylığının kesilmesine dair kararın iptalne, müvekkilinin davalı Kuruma 63.317,88 TL borçlu bulunmadığının tespitine, davalı Kurumca kesilen yetim aylığının karar tarihinden itibaren tekrar bağlanarak ödenmesine, kesin tarihi olan Haziran 2014 tarihinden davanın karar tarihine kadar geçen süre içerisinde ödenmesi gereken yetim aylıklarının ayrı ayrı her ay ödenme tarihlerinden itibaren işleyeceke yasal faizleri ile birlikt davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Birleşen ...İş Mahkemesinin 2014/1480 esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesinde de davacı vekili özetle; davalı Kurum tarafından istenen toplamda 1.666,93 TL tutarındaki borcun ödenmesine dair kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle ;açılan davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu, 5510 sayılı yasanın 56. maddesinin son fıkrasında eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir, bu kişilere ödenmiş olan tutarların 96. maddesi hükümlerine göre geri alınır hükmünün bulunduğunu, kurumlarınca yapılan işlemin usul ve yasalara uygun olduğunu, davanın haksız açıldığını, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Davacının eşinden boşanmasından sonra babası ..."nın tahsis dosyası üzerinden yetim aylığı talep ettiği ve bu aylığının bağlanmış olduğu, bağlanan aylığın ekli denetmen raporunda belirtilen nedenle davacının eşinden ayrıldıktan sonra da birlikte yaşadıkları gerekçesi ile muvazaalı boşanmaya dayalı işlem nedeni ile 01.11.2008 tarihi itibari ile kesildiği, açılan davada davacının kurum işleminin yerinde olmadığını ve kurumca geri istenen aylıklar nedeni ile kuruma borçlu olmadığının tespitini istemiş ise de; tutanak tanıkları davacının eşinin eve gelip gittiğini gördüklerini söyledikleri, denetim sırasında eski eşin davacının evinde olduğu, aidatların zaman zaman davacının boşanmış olduğu eşi tarafından ödendiği, davacının oturmakta olduğu evin eski eşin üzerinde kayıtlı olduğu, yine bu evin doğal gaz aboneliğinin boşanılan eş üzerinde olduğu, ayrıca 2013 yılında davacının boşandığı eş telefon hattı açtırırken davacının oturmakta olduğu evin adresini irtibat adresi olarak verdiği görülmüştür.Bir kısım tanıklar ve davacı ve boşandığı eşi her ne kadar hasta kızlarının bakımı için ara sıra eski eşin eve gelip gittiğini söyleseler de diğer delliler değerlendirildiğinde mahkememizce bu beyanlar inandırıcı bulunmamış, davacının boşanmasının babasının sigortasından aylık bağlatma amacına yönelik olduğu, tarafların boşanmaya rağmen birarada yaşadıkları ve bu gerekçeye dayalı kurum işleminin yerinde olduğu yolunda mahkememize yeterli kanaat gelmekle asıl davanın reddine; SGK tarafından yersiz sağlık giderlerinin ödenmesi için davacıya borç bildirim belgesi gönderildiği, davacı tarafından iş bu dava ile Kurum işleminin iptali ile davalı Kuruma 1.666,93 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin istediği birleşen davada da; 5510 sayılı Yasanın 67. maddesinde genel sağlık sigortasından yararlanma şartları belirtilmiş, bu çerçevede davacının prim ödemesi bulunmasa dahi anılan yasanın 60. maddesinin -g- bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayıldığı belirgin olup, davacının 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borcunun Kurum tarafından her zaman tahsili mümkün olduğundan yersiz sağlık giderlerinden de sorumlu tutulamayacağı ve yersiz ödendiği ileri sürülen sağlık giderleri yönünden, anılan Kanunun geçici 45. maddesi gereği Kurum talep edilemeyeceği gözetilerek tedavi giderine ilişkin birleşen davanın kabulüne karar vermiştir.
    İSTİNAF SEBEPLERİ:
    Davacı vekili; asıl dava yönünden istinaf başvurusunda bulunarak, davacının eski eşi ile ortak kızlarının rahatsızlığı nedeniyle bir araya geldiklerini, bunun boşanmış dahi olsalar anababanın görevi olduğunu, kamu tanıklarının mahkemeye verdikleri beyanlarında bu durumu doğruladığını, davacının ikamet ettiği mahalle muhtarının dinlenmediğini, resen gözetilecek sebeplerle mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı SGK vekili; birleşen dava yönünden istinaf yoluna başvurduklarını, boşanmanın muvazaalı olduğunun kabul edilmesine rağmen yersiz ödenen sağlık giderleri yönünden davanın reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, resen gözetilecek sebeplerle mahkeme kararının kaldırılarak birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    B-BAM KARARI
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince; Mahkkemec toplanan deliller, SGK kayıtları, yapılan adres araştırmaları, tanık anlatımı ve tüm evrak bir arada değerlendirildiğinde; davacının 17/12/2003 tarihinde eşinden boşandığı, yaptığı başvuru sonucunda ölen babasından dolayı hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla ölüm aylığı bağlandığı, .... SGK İl Müdürlüğünce düzenlenen 10/03/2014 tarihli araştırma ve inceleme raporunda, 11.12.2014 tarihinde yaptığı denetimde eski eş ..."u davacının ikametinde tespit ettiği, ...."un hasta kızını hastaneye götürmek için geldiğini söylediği, komşu market çalışanı ve apartman sakinlerinin davacı ile eski eşinin beraber yaşadıklarını beyan ettikleri, mahkemece ifadeleri alınan ... ve ..."ın mahkemedeki beyanları, 23.02.2010 tarihine kadar.... Mah....Sok. ...Blok No:34/7 .... adresinde ikamet ettiklerinin mernis kayıtları ile anlaşılması, davacının halen ikamet ettiği bu evin mülkiyetinin eski eşin üzerine kayıtlı olması, doğalgaz abonelik sözleşmesinin .... tarafından yapılması, Vodafone kayıtlarında ..."a ait 27.12.2013 tarihli abonelik sözleşmesinde bu adresin verilmesi karşısında, davacı ile eski eşin boşandıktan sonra da birlikte yaşamaya devam ettikleri, birleşen davada talep edilen tedavi gideri alacağına yönelik olarak ise; 19.01.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Yasanın 12. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen Geçici 45. maddesinde, “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/01/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan hükmün gerekçesinde, 5510 sayılı Kanuna göre, vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin işlemlerin 2012 yılı Ocak ayı itibarıyla tamamlanması nedeni ile, bu tarihe kadar yaşanan geçiş sürecinde, tabi olduğu genel sağlık sigortası statüsünün aradığı şartlarla sağlık yardımı alması gerekirken, Kanunun diğer statülerine göre ya da bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde hak etmediği halde sağlık yardımı yapılanlara ilişkin sağlık giderlerinin ilgililerden tahsil edilmemesi ve bu suretle oluşacak mağduriyetlerin önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiş bulunması, somut olayda yersiz ödendiği ileri sürülen davaya konu en son 27.05.2014 tarihli ise de, davalının anılan Yasa"nın 60. maddesinin g bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayıldığı belirgin olup, davalının 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borcunun Kurum tarafından tahsilinin mümkün bulunmasına ve aynı yasanın geçici 45. maddesine göre, yersiz sağlık giderlerinden sorumlu tutulamayacağının anlaşılmış bulunmasına ilişkin mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin başvurularının 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
    TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Taraf vekilleri istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ... BAM 11. Hukuk Dairesi Kararının bozulması gerektiğini beyan etmiştir.
    IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi"ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
    5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
    Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
    Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
    Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
    Somut uyuşmazlıkta, asıl davada dava konusu edilen aylıklar yönünden davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığına ilişkin Mahkeme kabulü isabetlidir. Ne var ki, dava konusu aylık borç tahakkuk dönemi ve miktarı 01.10.2008 tarihi başlangıç alınmak suretiyle belirlenip hüküm kurulmalıdır.
    Birleşen dava yönünden dava konusu edilen tedavi giderleri yönünden ise; konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarih 2015/10-2743 E. - 2019/275 K. sayılı kararında; Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eşin, 4721 sayılı Kanun’un 2"nci maddesi kapsamında hakkını kötüye kullandığı, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 45. maddesinden yararlandırılmasının mümkün bulunmadığı belirtilerek, Kurumun bu kişilerden sağlık yardımını talep edebileceği belirtilmiştir.
    Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre birlikte yaşamanın kabulü gözetilerek yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı dikkate alınarak birleşen dava yönünden dava konusu edilen tedavi giderleri yönünden de ret kararı verilmesi gerekir.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 20.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi