Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2359
Karar No: 2019/749
Karar Tarihi: 20.06.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2359 Esas 2019/749 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2359 E.  ,  2019/749 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 18. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.04.2014 tarihli ve 2011/61 E., 2014/313 K. sayılı kararın davacı ... vekili ile davalı İlk Adım Pazarlama İnşaat Taahhüt Turizm İthalat ve İhracat Limited Şirketi vekili ve davalı ... tarafından temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02.11.2015 tarihli ve 2014/13716 E., 2015/18329 K. sayılı kararı ile;
    “...Dava, iş kazasında sürekli işgöremez hale gelen sigortalıya bağlanan sürekli iş göremezlik geliri ve yapılan diğer sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan Kurum zararının davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
    Mahkeme, ilamında belirtilen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
    5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki; “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır….”; düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin, anılan Yasada, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir hüküm bulunmadığı ve genel olarak Yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının sonucu olarak davanın yasal dayanağının 506 sayılı Yasanın 26. maddesi olduğu belirgindir.
    506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (Anayasa Mahkemesinin 23.11.2006 tarihli ve E:2003/10 K:2006/106 sayılı Kararı ile bu fıkrada geçen “sigortalı veya haksahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü iptal edilmiştir.) Kurumca işverene ödettirilir.…İş kazası veya meslek hastalığı, 3. birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” düzenlemesine göre; davaya konu iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığı sorumludur.
    Kusur raporlarının 506 sayılı Yasanın 26., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
    Eldeki davaya konu iş kazasının, sigortalının davalılardan ... adına tescil edilmiş olan 1087595 sicil numaralı özel bina inşaatı işyerinden sigortalılık bildirimleri yapılırken dosya arasında mevcut 01.08.2004 tarihli sözleşme içeriğinden geçici iş ilişkisi ile geçici olarak davalı şirket atelyesinde çalıştığı esnada meydana geldiği belirtilmiş ise de, olaydan sonra davacı kurum tarafından yapılan teftiş ile işverenin davalı şirket olarak kabul edildiğinin belirtildiği, buna göre davalılar arasındaki ilişkinin ve ayrıca davalı ... ile sigortalı arasındaki ilişkinin niteliği net olarak belirlendikten sonra tarafların konumu belirlenmek suretiyle bir karar verilmesi, geçici iş ilişkisinin varlığı halinde geçici iş ilişkisine muhatap olan tüm tarafların kusurunun değerlendirilmesi gerekeceği hususunun dikkate alınması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
    Diğer taraftan, mahkemece bir yandan aldırılan kusur raporlarında tüm davalıların kusurlu olduğunun kabul edildiği, diğer taraftan ise hesap raporunda ise %75 oranındaki tüm kusurun davalı şirkete ait olduğunun kabul edildiği belirtilmekle meydana gelen bu çelişki giderilmeksizin, güçlü delil olarak kabul edilen ve kesinleşen tazminat davasında alınan kusur raporu ile de çelişki oluşturacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    Mahkemece tazminat dosyası getirtilerek ve bu dosyada alınan kusur raporu da gözetilerek davalılar ile sigortalı arasındaki hukuki ilişkinin net olarak belirlenmek suretiyle, iş güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeni bir kusur raporu alındıktan sonra karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme neticesi yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davacı ve davalılardan İlk Adım Paz. İnş. Taah. Turz. İth. ve İhr. Ltd. Şti. avukatları ile ..."in bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı ... vekili, davalı şirkete ait işyerinde çalışan dava dışı sigortalı Ahmet Açıkgöz"ün geçirdiği iş kazası sonucunda malul kaldığını, Kurum tarafından sigortalıya 73.809,60TL ilk peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, 351,69TL sosyal yardım ödemesi yapıldığını, 4.418,25TL hastane ve tedavi masrafı yapıldığını ve 2.925,56TL geçici iş göremezlik ödeneği ödendiğini, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen 28.11.2005 tarihli ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ankara Bölge Müdürlüğü tarafından hazırlanan 30.11.2004 tarihli raporlarda işverenin kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğunun tespit edildiğini, yaşanan kaza nedeniyle yapılan ceza soruşturması sonucunda takipsizlik kararı verildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 65.204,08TL"nin gelirler bakımından onay tarihinden ve masraflar bakımından sarf ve ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı İlk Adım Pazarlama İnşaat Taahhüt Turizm İthalat ve İhracat Limited Şirketi vekili, dava konusu iş kazasının 12.10.2004 tarihinde meydana geldiğini ve davanın zamanaşımına uğradığını, müfettişlerinin yapılan iş ve işin yapıldığı planya makinesi konusunda yeterli ve doğru bilgiye sahip olmamaları nedeniyle düzenlenen raporun gerçekleri yansıtmadığını, müvekkili firmanın gerekli iş güvenliği tedbirlerini aldığını, kazaya uğrayan dava dışı sigortalının da usta ve deneyimli olmasına rağmen kazanın kaçınılmaz olarak meydana geldiğini, şirketin kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ..., davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, dava dışı Kurum sigortalısı Ahmet Açıkgöz"ün 12.10.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda %37,2 oranında malul kaldığı, 28.12.2011 ve 21.01.2013 tarihli bilirkişi kurulu raporlarında iş kazasının meydana gelmesinde davalı İlk Adım Pazarlama İnşaat Taahhüt Turizm İthalat ve İhracat Limited Şirketinin %50, davalı işveren ..."in %25 ve kazalı sigortalı Ahmet Açıkgöz"ün ise %25 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, iş kazasından doğan rücu istemine ilişkin olan eldeki davada davacı Kurumun rücu hakkının hukuksal temelinin halefiyete değil kanundan doğan rücu hakkına dayandığı, ilk peşin sermaye değerli gelirlerin tazmini bakımından sorumluların kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerektiği, bu nedenle ilk peşin sermaye değerli gelirlerdeki artışların istenemeyeceği, davacı Kurumun ilk gelir peşin sermaye değerini, geçici iş göremezlik ödeneği ile tedavi giderini davalıların kusuru oranında rücu hakkına sahip olduğu gerekçesiyle davacı Kurumun 61.128,83TL zararının gelirlerin onay tarihinden, masraflar için ise sarf ve ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
    Davacı ... vekili ile davalı İlk Adım Pazarlama İnşaat Taahhüt Turizm İthalat ve İhracat Limited Şirketi vekili ve davalı ... Demirin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece, işçi ile işveren arasında görülen tazminat davasında alınan kusura ilişkin bilirkişi raporunun davacı Kurumun taraf olmadığı bir yargılamada alınan bir rapor olduğu ve davacı Kurum yönünden mutlak bir bağlayıcılığının olmadığı, eldeki davada alınan 28.12.2011 tarihli bilirkişi raporu ile davacı Kurumun uğradığı zarar ve bu zarara neden olan olayda tarafların sorumlu oldukları kusur oranlarının gerekçe ve dayanaklarıyla belirtildiği, mahkemece bu rapora itibar olunarak hüküm kurulduğu, söz konusu raporda Kurumun uğradığı zararı etkileyebilecek somut ve hatalı bir değerlendirme tespit edilemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; rücuen tazminat istemine ilişkin eldeki davada dava dışı sigortalı Ahmet Açıkgöz ile davalılar arasındaki hukuki ilişkinin belirlenmesinin ve yaşanan iş kazasında sigortalı ile davalıların kusur oranlarının belirlenmesi bakımından yeni bir bilirkişi raporu alınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 26. maddesi olup söz konusu madde, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (Anayasa Mahkemesinin 23.11.2006 tarihli ve 2003/10 E., 2006/106 K. sayılı Kararı ile bu fıkrada geçen “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” bölümü iptal edilmiştir.) Kurumca işverene ödettirilir...İş kazası veya meslek hastalığı, 3. bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, davaya konu iş kazasının meydana gelmesinde kusurlu olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığında sorumludurlar.

    İşveren, gözetme borcu gereği, çalıştırdığı işçileri, iş yerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dâhil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.
    Anayasanın 17. maddesinde, “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
    Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.” hükmü getirilerek yaşama hakkı güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümler getirilmiştir.
    818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 332. maddesi “İş sahibi, aktin özel halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde kendisinden istenilebileceği derecede çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikelere karşı icabeden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma mahalleri ile, işçi birlikte ikamet etmekte ise sıhhi yatacak bir yer tedarikine mecburdur.
    İş sahibinin yukarıdaki fıkra hükmüne aykırı hareketi neticesinde işçinin ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi olur.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Kanun koyucu 818 sayılı Kanun"un 332. maddesinin karşılığını 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 417. maddesinin 2. fıkrasında düzenlemiştir.
    Anılan fıkrada, “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli olan her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır.
    Bu düzenlemede, işverenin, işçinin yaşam, sağlık ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü öngörülmektedir. Burada işverenin özellikle iş kazalarına karşı gerekli önlemleri alma yükümlülüğü söz konusudur. Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen, deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve iş yerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür.
    Aynı maddelere paralel olarak, 4857 sayılı İş Kanunu"nun "İşverenlerin ve İşçilerin Yükümlülükleri" kenar başlıklı 77. maddesinin 1. fıkrasında da benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu fıkraya göre, “İşverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.”
    Bundan başka işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.
    Bu önlemler konusunda işveren iş yerini yeni açması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer iş yerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten, çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı işverenin önlem alma borcunu etkilemez. İşverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir. Bu açıklamalara göre, iş kazasının oluşumuna etki eden kusur oranlarının saptanmasına yönelik olarak yapılan incelemede, ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
    Ayrıca, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 7. maddesinde, "İşveren, devir sırasında yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi; holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi gerçekleşmiş olur. Bu halde iş sözleşmesi devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesine geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür..."şeklinde düzenlenen geçici iş ilişkisi kapsamında, aynı düzenlemenin devamında, geçici iş ilişkisi kurulan işverenin, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden işveren ile birlikte sorumlu olduğu da belirtilmiştir. Anılan düzenleme, geçici iş ilişkilerinde, her iki işverenin iş sağlığı ve güvenliği koşullarının sağlanmasından beraberce sorumlu olması gerektiğini kabul etmiştir. Böylelikle işçiyi geçici olarak çalıştıran işveren kadar, onu geçici gönderen işveren de sorumluluğa ortak edilmiştir. Yasa koyucu bu şekilde, işçisini geçici olarak başka bir işverene gönderen işverene, işçisini gönderdiği işyerindeki iş sağlığı ve iş güvenliği koşullarını kontrol etme yükümlülüğü getirmiştir. Dolayısıyla geçici işverenin yanında iş gören işçinin uğradığı iş kazasından, aksi ispatlanmadığı, uygun nedensellik bağının kurulamadığı ya da kesildiği ispatlamadıkça, işçisini gönderen işverenin de sorumlu olacağı kabul edilmelidir.
    Somut olayda, 12.10.2004 tarihli iş kazasının, dava dışı sigortalı Ahmet Açıkgöz"ün, davalı ... adına tescil edilmiş olan 1087595 sicil numaralı özel bina inşaatı işyerinden bildirimlerinin yapıldığı sırada 01.08.2004 tarihli sözleşme gereğince geçici iş ilişkisi ile geçici olarak davalı şirkete ait atölyede çalışırken meydana geldiği, Kurum tarafından yapılan denetim neticesinde sigortalının işvereninin davalı şirket olarak kabul edildiği anlaşıldığından sigortalı ile davalılar arasındaki ilişkinin niteliğinin net olarak belirlenmesi ve tarafların kusur durumlarının bu ilişkinin niteliğine göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Bu nedenlerle, dosya kapsamında yer alan raporlar arasında davalıların kusur oranlarının tespiti bakımından çelişkiler bulunduğu da dikkate alınarak ve sigortalı tarafından açılan iş kazası tazminat davasında bulunan bilgi ve belge ile bilirkişi raporları da dosya arasına alınıp gözetilerek sigortalı ile davalılar arasındaki hukuki ilişki net olarak belirlenmeli ve iş güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeni bir kusur raporu alınmalıdır.
    O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ : Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.06.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi