Taraflar arasındaki “şikâyet" isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine, dair verilen 03.05.2011 gün ve 2011/352 E., 2011/486 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 16.01.2012 gün ve 2011/14011 E., 2012/215 K. sayılı ilamı ile,
(...Alacaklı vekili, Borçlu ...Turizmi A.Şnin, 3.cü şahıs Yeşilırmak Edaş Amasya il Müdürlüğündeki alacakları için bu kuruma İ.İ.K"nun 89/1 maddesi gereğince haciz ihbarnamesi gönderildiğini, cevabi yazıda hacizlerinin 2. sıraya alındığının bildirildiği, haciz ihbarnamesinin ulaştığı 20.5.2010 tarihine kadar borçlunun 2.311.148 TL istihkakı olduğunun 3.cü şahıs tarafından belirtildiği halde, borçluya ödeme yapıldığından icra müdürlüğünden 3.cü kişi Yeşilırmak Edaş Amasya il Müd.ğü’nün banka hesaplarına haciz konulmasını icra müdürlüğünden talep ettiklerini ancak taleplerinin reddedildiğini belirterek ret kararının iptali isteği ile icra mahkemesine başvurmuştur.
Mahkemece, 3.cü kişinin 89/1-2 ihbarnamelerine itiraz ettiği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
Gerek İ.İ.K" nun 79.maddesi, gerekse İİK " nun 85.maddesinin ifadelerinden ortaya çıkan sonuç, (5510 S.Y Md.93/1 deki istisnai durum hariç ) haciz isteminin icra memurunca yerine getirilmesinin zorunlu olduğu ve icra memuruna, haczedilecek menkul, gayrimenkul ya da hakların niteliği esas alınarak bunun haczinin mümkün bulunup bulunmadığı konusunda bir takdir yetkisi tanınmadığıdır. ( H.G.K"nun 18.06.2008 tarih, 2008-12-433 / 430 sayılı kararında da aynı durum vurgulanmıştır.) . Borçlu haczi caiz olmayan bir malın haczine, malın haczi sırasında muvafakat verebileceği gibi, şikâyet yoluna gitmeyerek, zımnen de rıza gösterebilir.
Somut olayda, 3.cü kişi Yeşilırmak Edaş Amasya il Müdürlüğüne gönderilen haciz ihbarnamelerine karşı, her ne kadar 3.cü kişi, “tahakkuk etmiş alacağın olmadığı, alacak doğduğu takdirde hacizlerinin 3.cü sıraya yazıldığı” bildirilmiş ise de yukarıda açıklanan nedenlerle icra müdürünün haciz istemini ret yetkisi olmadığından alacaklının bu konudaki şikayetinin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir....)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Şikayetçi vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, icra memuru işlemini şikâyete ilişkindir.
Şikayetçi vekili, 3. şahıs Yeşilırmak EDAŞ Amasya İl Müdürlüğü’ne gönderilen birinci haciz ihbarnamesi nedeni ile gerek borçluya gerekse hacizden sonra verilen temliklere yapılan usulsüz ödemeler nedeni ile 3. Şahısın banka hesapları üzerine haciz konulması hususundaki 17.03.2011 tarihli talebinin reddine dair İcra Müdürlüğü kararının iptaline karar verilmesini şikayet yolu ile istemiş, mahkemece, İİK"nun 89/3. bendinde takip borçlusunun 3. kişiler nezdindeki hak ve alacaklarının haczi halinde, borcun 3. kişinin zimmetinde kabul edilebilmesi için birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi ve anılan haciz ihbarnamelerinin kesinleşmiş olması gerektiği, somut olayda bu durum gerçekleşmediği için borç Yeşılırmak EDAŞ zimmetinde kabul edilemeyeceği, üçüncü kişiye tebliğ edilen iki adet haciz müzekkeresindeki haciz kararına da itiraz edildiğine göre, takibin tarafı olmayan 3. kişinin başkasının borcundan dolayı banka hesaplarına haciz konulması mümkün olmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.
Şikayetçi vekilince temyiz edilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme; önceki gerekçelerle ve ayrıca, üçüncü kişinin haciz ihbarnamesi ve haciz müzekkerelerine itiraz ettiğine göre, borcun zimmetinde sayılması söz konusu olmadığı gibi, aksi ispat edilemedikçe haczedilen bir paradan da söz edilemeyeceği, dolayısıyla takibin tarafı olmayan ve takip borçlusunun kendisinden bir alacağının olduğunu da kabul etmeyen üçüncü kişinin; dördüncü kişilerdeki alacakları için haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep etmesi takip hukuku açısından mümkün olmadığı gerekçesiyle, ilk kararında direnmiş; direnme kararını şikayetçi taraf temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca işin esasının görüşülmesine geçilmeden önce; bozma sonrasında yapılan yargılamada şikayetçi vekilinin bozma ilamına uyulmasına karar verilmesini istemesi karşısında, Yerel Mahkemenin direnme kararı verip veremeyeceği ön sorun olarak incelenip, tartışılmıştır.
Bu noktada, uyuşmazlığın çözümü bakımından, şikâyeti düzenleyen İcra İflas Kanunu hükümlerine ve şikâyetin taraflarına da değinmekte yarar vardır.
2004 sayılı İİK. nun 16. maddesine göre; “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi şikâyetteki amaç, hatalı olan icra işlemlerinin düzeltilmesi olduğundan burada bilinen anlamda bir dava bulunmamaktadır. Şikâyet; icra ve iflas hukukuna özgü bir yasa yoludur. Dolayısıyla şikâyette davalı ve davacı değil şikâyet eden ve şikâyet olunan bulunur. Buna rağmen uygulamada şikâyet eden yerine davacı, şikâyet olunan yerine davalı denilmektedir. Sadece alacaklı ve borçlu değil hukuki yararı olan herkes şikâyet yoluna başvurabilir. Şikâyetin pasif tarafını, işlemle ilgisi olan kişiler oluşturacağı, şikâyetin İcra ve İflas Daireleri’nin işlemlerinin Tetkik Merciinde hukuka uygunluğunun incelenmesini ifade etmesi nedeni ile İcra ve İflas Dairesinin (memurunun) şikâyetin pasif tarafını teşkil etmeyeceği, ancak Tetkik Merciinin işlemlerin hukuka uygunluğunun incelenmesi sırasında memurdan açıklama isteyebileceği, bu nedenle icra ve İflas memurunun şikâyetin pasif tarafını teşkil etmediği doktrinde de kabul edilmektedir. (Hakan Pekcanıtez, İcra ve İflas Hukuku’nda Şikâyet, Ankara 1986, s. 109).
17.07.2003 T. Ve 4949 sayılı Kanunun 4 ncü maddesiyle yeniden düzenlenen İcra ve İflas Kanunu"nun 18/III maddesine göre, " Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir." hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle Mahkemenin takdirine göre duruşma açılmasının gerekli görüldüğü hallerde şikayet olunan veya şikayetten doğrudan etkilenen kişinin duruşmaya çağrılması gerekir.
Yukarıdaki açıklamalar gözetilerek somut olay değerlendirildiğinde:
Yerel Mahkemece İİK. nun. 16 maddesine göre takdir hakkını duruşma açma yönünde kullanılmıştır. Bu durumda bozma ilamı ve bozma sonrası duruşma gününü bildiren davetiyenin şikayetten etkilenen takip borçlusuna usulüne uygun olarak tebliğ edilip, taraf teşkili sağlanmalıdır.
Az yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, mahkemenin, bozmadan sonra takip borçlusu’na usulüne uygun olarak tebligat yapılmadan ve şikayetçinin bozma kararına uyulmasına karar verilmesi yönündeki beyanına rağmen direnme kararı verilmesi usule uygun görülmemiştir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, İcra Müdürlüğü işleminin ilgilisi olan, borçlu .... Turizm Elektrik Taah. Elek. Mal. İnş. Taah. İth. İhr. San. A.Ş."ye Özel Daire’ce verilen bozma kararı ve bozma sonrası duruşma gününü bildiren davetiye usulüne uygun olarak tebliğ edilip, duruşmaya geldiklerinde bozma kararına karşı beyanları alındıktan sonra, bozma kararına uyulup uyulmaması takdir edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; eksiklik giderilmeden direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme’nin direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekir.
S O N U Ç :Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şikayetçinin, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.10.2012 oybirliğiyle karar verildi.