10. Hukuk Dairesi 2018/2303 E. , 2019/8827 K.
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı Kurum, 29/04/2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremez durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan iş göremezlik ödemesinden oluşan Kurum zararının onay, tediye tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
II-CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle 29/04/2006 tarihinde meydana gelen kaza ile ilgili açılmış olan rücu davasının zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, dava konusunu iş kazasının yüklenici şirket olan ... İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. bünyesinde bulunan kendi çalıştırdığı işçinin sebep olduğu olayla ilgili olduğunu, dolayısıyla dava konusu zarar ile idareleri arasında illiyet bağı bulunmadığından davanın sadece diğer davalı olarak gösterilen yüklenici firmaya karşı yöneltilmesi gerektiğini, ... İş Mahkemesinin 2011/475 Esas sayılı dava dosyası içerisinde yer alan 09/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda davalı ... ve ... İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. arasındaki sözleşme doğrultusunda kurulan iş ilişkisi Borçlar Kanununda belirtilen eser sözleşmesi yer almakta olup, ... iş sahibi, ... İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti."nin ise yüklenici durumunda bulunduğunu, söz konusu iş kazasının ilgisi sözleşme, şartname ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda değerlendirildiğinde, davaya konu iş Karayolları Genel Müdürlüğünün herhangi bir kusurunun bulunmamaktır şeklinde yapılan açıklamalarla müvekkili idarenin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, yine aynı raporda davalı ... İnş. Tic. Ve San. Ltd. Şti"nin meydana gelen olayda %90 oranında kusurlu olduğunu, davacı ..."ın meydana gelen olayda %10 oranında kusurlu olduğunu, davalı ... Müdürlüğüne atfedilecek herhangi bir kusurun bulunmadığının görüş ve kanaatine varıldığını bu nedenlerle müvekkil idare bakımından husumet yönünden reddine, bu talepleri kabul görmez ise dava konusu kaza ile ilgili idareye atfedilecek herhangi bir kusurun olmaması sebebiyle, müvekkil idarenin dava konusu kaza ile ilgili herhangi bir sorumluluğunun olmadığı gerekçesiyle işbu davanın esastan reddine karar verilmesine talep etmiştir.
Davalı ... İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti."ye usulüne uygun tebligat yapılmış ancak davaya cevap vermemiş, duruşmalarda davanın reddine yönelik karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davanın kabulü ile, “Gelire ilişkin 71.771,64 TL rücu tazminatının gelir bağlama onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı kuruma ödenmesine, Geçici iş göremezlik ödemesine ilişkin 1.123,95 TL rücu tazminatının sarf ve tediye tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı kuruma ödenmesine" karar verilmiştir.
Davacı Kurum vekili istinaf başvurusunda; sigortalıya atfedilen % 10 kusur oranının isabetsiz olduğunu, davalıların Kurum zararının tamamından sorumlu tutulmaları gerektiğini ileri sürmüş, ileri sürülen ve resen gözetilecek sebeplerle mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı ... istinaf başvurusunda; işin eser sözleşmesi ile devredildiğini, bu nedenle diğer davalıyla aralarında asıl işveren taşeron ilişkisi bulunmadığını, mahkemeye sundukları Kayseri 4. İş Mahkemesi"nin 2011/475 Esas sayılı dava dosyasında müvekkil idareye kusur atfedilmediğini, 5510 sayılı Yasanın 39. maddesine göre 3. kişinin sorumluluğunun doğması için kastın varlığının zorunlu olduğunu, harçtan muaf olmalarına rağmen aleyhlerine harç yüklendiğini ileri sürmüş ve mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı şirket vekili istinaf başvurusunda; kazanın oluşumunda hiç bir kusurları olmadığı halde % 90 kusur atfedildiğini, kazanın tamamen sigortalının kendi dikkatsizliği sonucu meydana geldiğini, hesap raporunun denetimden uzak olup, hangi kriterlere göre hesaplama yapıldığının anlaşılamadığını, fahiş tazminata hükmedildiğini, her bir davalının kendi kusuru oranında sorumlu tutulması gerekirken teselsül sorumluluğuna hükmedilmesinin doğru olmadığını, olay tarihinden itibaren fazi hükmedilmemesi gerektiğini, dava tarihinden faiz işletilebileceği ayrıca meslekte kazanma gücü kayıp oranına itiraz ettiklerini, bu itirazın dikkate alınmadığını ileri sürmüş, ileri sürülen ve resen gözetilen sebeplerle mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
B-BAM KARARI
Davacı Kurum ve davalılar vekillerinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK"nın 353/ 1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı Kurum vekili ile davalı ... vekili, aynı istinaf gerekçeleriyle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplerdie göre, davacı Kurum vekilinin tüm, davalı ... Müdürlüğünün sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava; 29/04/2006 tarihli iş kazası sonucu sürekli iş göremez durumuna giren sigortalıya bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir ve geçici iş göremezlikten oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesi olup, davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır.
506 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi hükmüne göre, işveren; sigortalıyı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamına giren işlerde hizmet akdine dayalı olarak çalıştıran gerçek ya da tüzel kişilerdir. “Çalıştıran” olgusu, hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. 506 sayılı Kanun’un “Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı 87’nci maddesi hükmünde ise; aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanmış, sigortalıların üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için, öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde, ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, madde anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı), asıl işveren olmayacağından, alt - asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön “devir” olgusudur. Devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Diğer iş yerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olan kişi, devredilen iş dolayısıyla işverenlik sıfatına sahip olmadığı için asıl işveren olarak sorumlu tutulamayacaktır. Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kimsenin diğer bir takım iş yerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.
Öte yandan, alınan iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi veya yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Diğer bir anlatımla, bir işverene ait iş yerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin yardımcı parçası olup olmadığıdır. İş yerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi durumunda aracıdan söz etme olanağı kalmayacak ve ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendi iştigal konusu olmayan bir işi kendisi sigortalı çalıştırmaksızın bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
Dava konusu somut olay incelendiğinde, dosya kapsamında toplanan delillere ve özellikle de yer alan bilgi ve belgeler uyarınca, davalı işveren ... İnş.ve San. Ltd. Şti. ile davalı ... arasında akdedilen Kayseri-Kuzey Çevre Yolu (2. Kısım) inşaatına” ilişkin 02.05.2005 tarihli sözleşmenin 6. Maddesinde, sözleşme türünün belirlendiği buna göre söz konusu yol yapım işinin tümüyle davalı ... İnş. ve San. Ltd. Şti.’ne ihale yolu ile davalı ...’nın eleman çalıştırmadığı, dolayısıyla ...’nün asıl işveren olmayıp ihale makamı olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, dosya içerisinde yer alan, sigortalı tarafından davalılara karşı Kayseri 3. İş Mahkemesinin 2011/475 Esas sayılı dava dosyası üzerinden açılan tazminat dosyasında alınan kusura ilişkin iki bilirkişi raporunda da davalı ...’ne, diğer davalı şirket ile arasındaki sözleşme doğrultusunda kurulan iş ilişkisinin Borçlar Kanununda belirtilen eser sözleşmesi niteliğinde olduğu belirtilerek kusur izafe edilmemiştir.
3-Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şekildir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 38’inci maddesinde davaya ehliyetin Medeni Kanun ile belirlendiği belirtilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 48’inci maddesi hükmüne göre tüzel kişiler hak ehliyetine sahiptirler ve dolayısıyla davada taraf olabilme ehliyeti de ancak, tüzel kişiliği bulunan yapılanmalar için geçerlidir.
Buna göre, ... 6. Bölge Müdürlüğü’nün tüzel kişiliği bulunmamasına, öte yandan sadece ...’nün tüzel kişiliğinin bulunmasına rağmen davada tek başına taraf olma ehliyetine sahip olmayan ... 6. Bölge Müdürlüğü’nün taraf sıfatının davalı olarak gösterilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan ... vekilininnin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.