Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkeme’since “karar verilmesine yer olmadığına” dair verilen 29.09.2010 gün ve 2010/369 E., 2010/1056 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 11.05.2011 gün ve 2010/13387 E., 2011/6557 K. sayılı ilamı ile:
(…Davacı vekili, cari hesap alacağına dayanılarak girişilen icra takibine davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin takipten önce temerrüde düşürülmediğini, takibe yönelik itirazın haklı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre, borcun tamamının dava tarihinden önce ödendiği, davalının borca itirazı ile ilgili itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının icra takibine konu icra masrafı ve icra vekâlet ücreti yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunduğu ve icra takibinin durduğu gözetilmeksizin davacının masraf ve vekâlet ücreti alacağı yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, direnme kararının tarihi ve davanın müddeabihi itibariyle temyiz incelemesinin olanaklı olup olmadığı hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Davaya konu icra takibinde asıl alacak miktarı ödeme emrinde 6.929,12 TL olarak belirlenmiş olup, alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davasında harç da bu miktar üzerinden yatırılmıştır.
Eldeki davada, temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 27.12.2011 tarihinde uygulanacak temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı 1.540,00 TL olduğundan ve davadaki asıl alacak miktarı bu miktarın üzerinde bulunduğundan somut olayda bu yönden bir ön sorun bulunmadığına oybirliği ile karar verilerek, uyuşmazlığın incelenmesine geçilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı/borçlunun, takipten sonra ve davadan önce asıl borcu ödediği dikkate alındığında; davacı/alacaklının, takip masrafları ve vekâlet ücreti yönünden itirazın iptali davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu noktada öncelikle, davada menfaat (hukuki yarar) kavramı üzerinde durulmalıdır:
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan; Aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, Önsöz VII).
Öte yandan, bu yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (a.g.e., s.135).
Öğreti, dava açarken menfaatin (hukuki yararın) bulunması gereğini, "dava şartı" olarak kabul etmiştir. Bu şart, "dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, menfaate, "davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı" da denilmektedir (a.g.e., s.19-21).
Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu"nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 05.06.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 05.02.1997 gün ve 1997/18-797 E.-53 K.; 11.03.1998 gün ve 1998/8-176 E.-217 K.; 20.10.1999 gün ve 1999/14-840 E.-859 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.; 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E.-458 K.; 29.05.2002 gün ve 2002/2-401 E.-451 K.; 17.03.2010 gün ve 2010/3-119 E.- 159 K.; 31.03.2010 gün ve 2010/11-143 E.-196 K. sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesi, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, davada menfaatin varlığı, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)"nin 6.maddesi ile 1982 Anayasası"nın 03.10.2001 gün ve 4709 sayılı Kanunun 14.maddesi ile değişik 36.maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü"nün, dürüstlük kuralına uygun, kullanılması sağlanmaktadır. Böylelikle haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence de sağlanmış olur.
Bilindiği üzere, davacı ya da davacıların dava haklarına sahip olmaları yeterli değildir. Bundan başka, davanın açılmasında hukuki bir yararın bulunması da gerekir. Buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir. Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır (H.G.K."nun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E.-394 K.; 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E.-458 K. sayılı ilamları).
Açıklanan ilkelere göre, bir eda davası niteliğinde olan itirazın iptali davasında menfaat (hukuki yarar) kavramının yansıması da irdelenmelidir.
Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir sene içerisinde borçluya karşı itirazın iptali davası açabilir.
Her davada olduğu gibi, itirazın iptali davasında da davacının (alacaklının) bu davayı açmada hukuki yararı bulunmalıdır. Bu bir dava şartıdır ve dava açıldığı anda var olmalıdır.
Açıklanan bu maddi hukuk kuralları gözetilerek somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı/alacaklı vekili tarafından, davalı/borçlu aleyhine İzmir 13. İcra Müdürlüğü"nün 2009/14265 Esas sayılı icra dosyası ile asıl alacak tutarı olarak belirtilen 6.929,12 TL’nin icra giderleri, vekâlet ücreti ve asıl alacağın % 27’si oranında temerrüt faizi ile birlikte tahsili talep edilmiştir. Ödeme emrinin 21.08.2009 tarihinde tebliği üzerine borçlu tarafından 24.08.2009 tarihinde borca, faizine ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine aynı tarihte takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Alacaklı vekili tarafından İcra Müdürlüğü’ne verilen 26.03.2010 tarihli dilekçesi ile de “alacağın 6.929,12 TL’sinin haricen tahsil edildiği” belirtilmiştir. Mahkemeye verilen 07.06.2010 havale tarihli dilekçe ile de asıl alacağın ödendiği belirtilerek icra masrafı ve vekalet ücreti alacağı yönünden itirazın iptali ile takibin devamının istendiği görülmüştür.
Bu durumda, davacının belirtilen alacaklar bakımından dava açmakta hukuki yararı bulunduğundan Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440/III. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.10.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.