Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir 1. İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.02.2009 gün ve 2006/1625 E. 2009/146 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 05.10.2011 gün ve 2009/20898 E., 2011/34893 K. sayılı ilamiyle;
(...1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı dava dilekçesinde 2002-30.3.2004 tarihleri arasında 600 saat fazla çalışma yaptığını belirterek buna ilişkin fazla çalışma alacağı talep etmiştir. hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının Ocak-Haziran döneminde haftada 13 saat, Temmuz-Aralık döneminde ise haftada 23 saat fazla çalışma yaptığı belirtilerek 1.1.2002-30.3.2004 dönemi için 2102 saatlik fazla çalışma alacağı hesaplanmış ve bu miktar üzerinden %30 hakkaniyet indirimi yapılarak hüküm kurulmuştur. Davacının talebi 600 saat olmasına karşın bu talep aşılarak fazla çalışma süresi 2102 saat olarak kabul edilmesi H.U.M.K.nun 74. maddesine aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, fazla çalışma alacağı isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin, 1992 yılından itibaren davalı şirkete ait fabrikada çalışmakta iken 30.03.2004 tarihinde iş akdi davalı şirket tarafından feshedildiğini, davacının iş akdinin devamı esnasında fazla mesai yaptığını, 2002 yılından iş akdinin feshedilmesine dek geçen sürede yaptığı fazla mesainin toplam 600 saat olduğunu, bu mesai ücreti iş akdinin feshi ile davacıya ödenmediğini, bu nedenle fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak üzere 600 saat fazla mesai ücreti karşılığı şimdilik kaydı ile 200 TL. nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, bilirkişi raporunda belirtilen ve ödenmeyen fazla çalışma ücretinin 3.310,00 YTL olduğunu belirterek 3.110,00 YTL bakiye fazla çalışma alacağı yönüyle dava değerini ıslah yoluyla artırmıştır
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkeme; davacının ücreti, 01/01/2002-30/06/2002 arası 186.462,431 TL, 01/07/2002-31/12/2002 arası 210.047,208 TL., 01/01/2003-31/12/2003 arası 291.838,860. TL olup günlük çalışma süresi 9 saat olup buna göre haftalık fazla çalışma Ocak – Haziran dönemi için 13 saat, Temmuz – Aralık dönemi için 23 saat kabul edilerek, 01/01/2002-30/06/2002 arası 419,12 TL, 01/07/2002-31/12/2002 arası 805,00 TL, 01/01/2003-30/06/2003 arası 655,72.TL, 01/07/2003-31/12/2003 arası 1.115,50.TL, 01/01/2004-30/03/2004 arası 315,12. TL olmam üzere toplam 3.310,45 TL fazla çalışma ücreti alacağı hesaplandığını ve fazla çalışma ücreti alacağından %30 oranında hakkaniyet indirimi yapıldığında 2.317,32 TL fazla ücret alacağı olduğu gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Özel Daire; yukarda belirtilen gerekçelerle hükmün bozulmasına karar vermiş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını temyize, davalı vekili getirmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının içerikleri itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Dava dilekçesi ile 2002-30.03.2004 tarihleri arasında toplam 600 saat fazla mesaisi bulunduğunu ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 200,00 YTL lik kısmını talep eden davacının, ıslah yolu ile 2012 saatlik fazla çalışma ücreti alacağını isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Bu aşamada "ıslah" kavramı hakkında şu açıklamaların yapılmasında yarar vardır.
1086 sayılı HUMK’nun 83. ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83.maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84.maddede, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın, bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiştir (benzer hükümlere 6100 sayılı HUMK"un 176, 177/1. maddelerinde yer verilmiştir).
Bilindiği üzere, ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.
Eş söyleyişle, ıslah, iyiniyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur (YİBK’nun 04.02.1948 gün ve E:1944/10, K:1948/3; HGK’nun 16.03.2005 gün ve E:2005/13-97, K:150 sayılı ilamları).
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında, ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi, elbetteki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz (HGK’nun 14.01.1953 gün ve E:1/8, K:3;14.3.2007 gün ve E:2007/2-99, K:141 sayılı ilamları). Bu sebeple, talebini açık ve yorumu gerektirmeyecek bir şekilde belirterek sınırlayan davacının, bu talebini ıslah yoluyla düzeltmesi mümkün değildir.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde davalı iş yerinde 2002 yılından iş akdinin feshedildiği 30.03.2004 tarihine kadar yaptığı fazla çalışma süresinin 600 saat olduğunu bildiren davacının bilirkişi raporu üzerine 600 saat üzerindeki fazla çalışma ücreti alacağı için, ıslah dilekçesi ile talebini artırması mümkün değildir.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş mahkemeleri Kanunun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.10.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.