10. Hukuk Dairesi 2018/4378 E. , 2019/8785 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye Mahkemesi : ...Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
Dava, 31.12.1991-31.12.1994 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 31.12.1991 ile 31.12.1994 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile masraf ve vekâlet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum vekili, 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesi ile 5510 sayılı Yasanın geçici 8 ve 17. maddelerine göre davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, Davanın kabulü ile .... ilçesi Kuyumcullu Mahallesi/Köyü nüfusuna kayıtlı ...’dan olma 20.02.1964 doğumlu .... T.C. Kimlik nolu davacı ..."in 31.12.1991 ile 31.12.1994 tarihleri arasında Zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, dair karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı Kurum vekili, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğu, 1479 sayılı Kanunun geçici 18.maddesine göre yasal sürede müracaat edilmediği, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurulduğu görülmüştür.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi, Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 02/10/1987 - 30/11/1989 ve 06/12/1989 - 31/12/1994 tarihleri arasında Sakarya Karasu vergi mükellefiyetinin ve kaydının bulunduğu, 31/01/1992 - 31/07/2005 tarihleri arasında Karasu Esnaf Odası Kaydı bulunduğu, 08/05/1991 - 15/08/2005 tarihleri arasında Esnaf ve Sanatkarlar sicil kaydı olduğu, buna göre davacının bağ-kur sigortalılığının kuruma verdiği 12/08/1992 tarihli giriş bildirgesine istinaden bağ-kur sigortalılığının 02/10/1987 tarihinde başlatıldığı, 30/11/1989 tarihinde sona erdirildiği, 06/12/1989 tarihinde yeniden başlatılıp 31/12/1991 tarihinde sona erdirildiği, davacının bu tarihler arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanun"un 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 4.5.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulu kaldırılmış sadece Kanun"un temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulu getirilmiş, 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun"un 24. maddesi değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 Sayılı Kanun ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Davalı kurumca davacının oda ve sicil kaydına dayalı olarak Bağ-Kur sigortalılığının 15/08/2005 tarihine kadar devam ettiği kabul edilerek ve 1479 sayılı Yasaya ek 19. maddesi gereğince 5 yılı aşkın prim borcu olduğundan bahisle son prim ödemesinin karşıladığı süre dikkate alınarak 31/12/1991 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılığının sona erdirildiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacının vergi kaydının ve kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasının 31/12/1994 tarihi itibariyle sona erdiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerle ve tanık beyanlarından açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacının 5 yılı aşkın prim borcunun bulunmadığı belirgindir. Davacının vergide kayıtlı olduğu sürelerle sınırlı olarak bağ-kurlu olduğunun kabulüne ilişkin ilk derce mahkemesi tarafından yapılan tespit ve gerekçenin usul ve yasaya uygun olduğu görülmüştür.
Bu değerlendirmeler doğrultusunda, dava konusu somut olaya gelince; davacının SGK"ya 02/10/1987 - 30/11/1989 ve 06/12/1989 - 31/12/1994 tarihleri arasında ... vergi mükellefiyetinin ve kaydının bulunduğu, buna göre davacının bağ-kur sigortalılığının kuruma verdiği 12/08/1992 tarihli giriş bildirgesine istinaden bağ-kur sigortalılığının 02/10/1987 tarihinde başlatıldığı, 30/11/1989 tarihinde sona erdirildiği, 06/12/1989 tarihinde yeniden başlatılıp 31/12/1991 tarihinde sona erdirildiği, davacının bu tarihler arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı belgelemiştir. Bu durumda davacının vergi kaydının bulunduğu dönemlerde 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalı olduğunun kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı SGK vekilinin istinaf isteminin oybirliğiyle reddine, dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı kurum vekili, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğu, 1479 sayılı Kanunun geçici 18. maddesine göre yasal sürede müracaat edilmediği, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi talebiyle temyiz yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkârlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkârlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Diğer taraftan, 23.04.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6645 sayılı Yasanın 56. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 63. maddesinde “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez.” Aynı şekilde, 18.05.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7143 sayılı Yasanın 24. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 76. maddesinde "Köy ve mahalle muhtarları, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, 31/5/2018 tarihi itibarıyla prim borcu bulunanların, bu tarihten önceki sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar ödememeleri veya ilgili Kanunları uyarınca yapılandırmamaları halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez. Sigortalılıkları durdurulanlardan bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya devam edenlerin sigortalılıkları 1.6.2018 tarihi itibarıyla yeniden başlatılır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ışığında dava değerlendirildiğinde, öncelikle davacının sigortalılık sürelerinin tamamı bakımından Kurumca anılan maddeler kapsamında işlem yapılıp yapılmadığı hususu üzerinde durularak, ihyaya konu sürelerinin net olarak belirlenmesi, sonucuna göre davacının istemine göre Kurumca işlem yapıldığının ve talebinin bu dönem içerisinde kaldığının anlaşılması halinde davanın konusunun devam edip etmediği üzerinde durulmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,19.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.