19. Hukuk Dairesi 2016/2625 E. , 2016/12608 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, taraflar arasında mal alım satımına dayalı cari hesap ilişkisi bulunduğunu, davalı tarafından müvekkiline 11.09.2013 tarihli 106.200,00 TL bedelli fatura gönderildiğini, taraflar arasındaki güven nedeniyle fatura münderecatı kontrol edilmeden toplam 106.200,00 TL bedelli 2 adet çek keşide edilerek davalı şirket temsilcisine teslim edildiğini, çeklerin ödendiğini, 13.09.2013 tarihli 27.176,71 TL bedelli faturanın da müvekkiline 08.10.2013 tarihinde kargo ile gönderildiğini, her iki faturanın da vade farkı alacağına ilişkin olduğunun tespit edildiğini, taraflar arasında vade farkı alınacağına ilişkin bir sözleşme bulunmadığı gibi bu yönde bir uygulama da olmadığını, 09.10.2013 tarihli ihtarname ile 13.09.2013 tarihli faturaya itiraz edildiğini, faturaların yasal dayanağı bulunmadığını ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ödemelerin vadelere yayılarak yapıldığını, TTK.1530 .maddesine dayanarak vade farkı faturası kesildiğini, çeklerin rızai olarak müvekkiline gönderildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davaya konu faturaların vade farkı nedeniyle kesildiği, iki adet çekin de bu vade farkı faturalarının karşılığı verildiği, taraflar arasında vade farkı alınacağına dair bir sözleşme bulunmadığı gibi, daha önce bu yönde yerleşmiş bir uygulama da bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde davalı tarafından 11.09.2013 tarihli 106,200 TL miktarlı vade farkı faturası düzenlenip davacıya gönderildiği, bu fatura karşılığı olarak davacı tarafından 53.000 ve 53.200 TL bedelli toplam 106.200 TL miktarlı 2 adet çek düzenlenip davalıya verildiği ve bu çek bedellerinin ihtirazi kayıtsız ödenmiş olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme bulunması veya teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcut olması gerekmektedir. Yerel mahkemece de bu ilkeler karar yerinde isabetle açıklanmış ise de somut olay bakımından delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür. Zira davacı taraf kendisine gönderilen 106.200 TL miktarlı vade farkı faturasına itiraz etmeyip bu fatura kapsamında kalan vade farkı borcuna karşılık faturada yazılı miktar kadar 2 adet çek düzenleyip davalıya vermiş ve bu çekleri de ihtirazi kayıtsız ödemiş olmakla artık 11.09.2013 tarihli vade farkı faturası kapsamındaki borcu kabullenmiş sayılacağından mahkemece bu yön gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte belirtilen sebeplerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 26/09/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacının davalıdan uzun zamandan beri mal alıp bedelini çekle ödemekte olduğu ve taraflar arasındaki ticari ilişkide vade farkı ödeneceğine dair bir sözleşme ve teamül bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu iki adet çekin davalı tarafından düzenlenen vade farkı faturası karşılığında davacı tarafından davalıya verildiği hususunda taraflar arasında çekişme bulunmamaktadır.
Davacı taraf bu çekleri faturayı mal faturası sanarak düzenlediğini böylece hataya düştüğünü(yanıldığını) belirterek TBK"nun 30-31 ve 39. maddeleri bağlamında irade bozukluğunu giderdiği anlaşıldığından, usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan saygıdeğer çoğunluğun kısmi bozma kararına muhalifim. 26.09.2016