14. Ceza Dairesi 2017/1511 E. , 2017/3355 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı
HÜKÜM : Mahkûmiyet
İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Mağdure vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Kovuşturma evresinde ifadesinin alındığı 09.07.2010 tarihinde on beş yaşını tamamlamayan mağdurenin kanuni temsilcisi olan annesi ..."ın 20.04.2010 günlü celsede sanıktan şikayetçi olmadığını belirtmesi karşısında, yaş küçüklüğü nedeniyle tayin edilen vekilin hükmü temyize hakkı bulunmadığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
Sanık müdafiin temyiz isteminin incelenmesine gelince,
Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından düzenlenen raporda, her bir sanığın eylemi nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulmuş olduğunun belirtilmesi karşısında, tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 15.06.2017 tarihinde üye ..."in karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy
Tüm dosya kapsamından olumsuz bir çevre ve aile hayatı olan mağdureye ilk olarak henüz on yaşındayken annesinin erkek arkadaşı olan İbrahim ismindeki bir erkeğin cinsel istismarda bulunduğu daha sonra on iki yaşındayken erkek arkadaşı ... tarafından nitelikli cinsel istismara uğradığı, bu eylemden sonra arkadaşı Mehmet"in kendisini aldattığı düşüncesiyle bunalıma girdiği, ardından hayat kadını olan ... ile tanıştığı bu kişinin mağdureyi farklı kişilere pazarladığı ve mağdurenin ..."ın istismarı olayından sonraki iki buçuk yıllık süreçte en az yirmi yedi kişinin cinsel istismarına maruz kaldığı anlaşılan olayda sayın çoğunlukla görüş ayrılığımız sanık hakkında TCK."nın 103/6 madde ve fıkrasının uygulanıp uygulanmayacağına yönelik olarak çıkmıştır.
Her ne kadar Adli Tıp Kurumu (ATK) raporlarında İbrahim ve ..."ın eylemleri nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulmadığı belirtilmiş ise de mağdurenin suç tarihlerinde on ve on iki yaşında olması ve ..."in eyleminin nitelikli olması dikkate alındığında bu eylemlerle birlikte tüm eylemlerin mağdurenin ruh sağlığını bozacak nitelikte olduğuna kuşku bulunmamaktadır.
ATK 6. İhtisas Dairesi 20 Mayıs 2012 günlü raporunda mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın ... dışındaki tüm sanıkların eylemlerinin birlikte etkisiyle oluştuğunu tespit etmiştir. Bunun üzerine mahkeme ilk kararında sanık hakkında TCK.nın 103/6 madde ve fıkrasını uygulamış ancak bu karar Dairemizin 02 Kasım 2015 günlü kararında "Her bir sanığın işlediği suç yönünden mağdurenin ruh sağlığının bozulup bozulmadığının tespiti gerekir" gerekçesiyle bozulmuştur. Bunun üzerine tekrar ATK dan rapor aldırılmış. ATK Genel Kurulu 01 Eylül 2016 günlü raporunda ""Ruh sağlığını cinsel istismarda bulunan tüm sanıkların birlikte bozduğu sanık ayrımının yapılamadığını"" tespit etmiştir.
Görüleceği gibi ATK 6. İhtisas kurulu raporu ile ATK Genel Kurulu raporu arasında esasen bir fark bulunmamaktadır. Her ikisi de sanıkların eylemlerinin birlikte ruh sağlığını bozduğunu kabul etmektedir. Oysa TCK 103/6 madde ve fıkrasının uygulanabilmesi için bozma kararında da belirtildiği gibi sanığın eyleminin (Her bir sanığın eyleminin ayrı ayrı) sonucunda mağdurenin ruh sağlığının bozulduğunun açık ve net olarak, şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespitinde zorunluluk vardır. Ruh sağlığının tüm eylemlerin etkisiyle bozulması ya da eylemlerin birlikte ruh sağlığını bozmuş olması TCK 103/6. madde ve fıkrasının uygulanması için yeterli değildir. Her eylemin ruh sağlığını bozma potansiyeli var bu nedenle her eylem ruh sağlığını bozmuştur denemez. Hangi eylemin ya da eylemlerin ruh sağlığını bozduğu tespit edilememiştir. Bu nedenlerle sanığın eylemi sonucu mağdurenin ruh sağlığının bozulduğunun şüphede kaldığı, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanık hakkında TCK.nın 103/6 madde ve fıkrasının uygulanamayacağı düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.