10. Hukuk Dairesi 2016/17466 E. , 2019/8757 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava, davalı ...’in, fiili olmayan çalışmalarının Kurumca tespiti üzerine, 01.01.2008 - 24.06.2009 tarihleri arasında yersiz ödenen aylıkların davalı sigortalı ve kuruma gerçek dışı bildirimde bulunan iş yeri sorumlulularından tahsili ile, birleşen ilk dava davalı sigortalıya ödenen fuzuli ödemenin tahsili, birleşen ikinci dava ise; davalı sigortalının iptal edilen sigortalılık döneminde yapılan yersiz sağlık giderinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine ilişkin itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Kurumca 30.11.2006 - 02.05.2007 ve 03.05.2007 - 31.10.2007 tarihleri arasında, sigortalı ...’ın, davalı işverenlikler bünyesinde geçen çalışmalarının fiili olmadığı gerekçesiyle iptali sonrası yersiz ödenen aylıkların tahsilinin asıl davada, birleşen ilk davada ise; davalı sigortalıya Kurumca yapılan fuzuli ödemenin tahsilinin talep edildiği, fiili olmayan çalışma dönemine ilişkin tedavi giderlerinin borç kaydedilerek davalı sigortalı aleyhine icra takibi yapıldığı ve takibe itiraz üzerine eldeki dava ile birleşen itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Sahte sigortalılığa dayanan davalar hizmet tespiti içerikli olmakla, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesi ile 5510 sayılı Yasa’nın 86. maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, tarafların sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalı, çalışmanın geçtiği iddia edilen iş yerine dair düzenlenmiş Kurum müfettiş raporu ve dayanak belgeler varsa dosya içerisine getirtilmeli, yine çalışmanın geçtiği iddia edilen işyerinden bildirimi bulunup iptal edilmeyen bordrolu tanıkların yeteri kadarının beyanlarına başvurulmalı, ilgili işyerinin hangi tarihten itibaren faal olduğu ile çalışma ruhsatı alıp almadığı araştırılmalı, işyeri işvereninin vergi kayıtları irdelenerek çalışan sayısı tespit edilmeye çalışılmalı, komşu işyeri bodro tanıkları ve işverenleri tespit edilerek beyanlarına başvurulmak suretiyle uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Yukarıda anlatılanlar ışığında mahkemece, öncelikle, müfettiş raporuna dayalı olarak sahte bildirim olduğundan bahisle geçersiz sayılan bildirimli çalışmaların gerçek olup olmadığı, hizmet tespiti davası gibi araştırılmalı, söz konusu işyerinden sigortalılığı iptal edilmeyen ve ihtilaflı dönemde bordrolu hizmeti bulunan sigortalıların beyanlarına başvurulmalı, sahte sigortalılığa ilişkin varsa ceza dava dosyası getirtilip o dosyadaki tanık beyanları irdelenmeli, çelişki oluşması durumunda ilgili tanıkların beyanlarına başvurulmalı, Kurum denetmen raporunda beyanlarına başvurulan tanıklar dinlenilerek uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açığa kavuşturulmalı, yapılacak araştırma ve inceleme sonucu iptale konu çalışmaların fiili olmadığı sonucuna ulaşılırsa konuya ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarihli 2015/10-2743 E., 2015/35 K.sayılı ilamında belirtildiği üzere;
5510 sayılı Kanun’un Geçici 45. maddesinin Türkiye’de ikametgâhı olan herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alınması çalışmalarında yaşanan aksaklıkları, hata ile yapılan sağlık yardımları sonucu doğan mağduriyetleri gidermek amacıyla çıkartıldığı, ancak hakkın açıkça kötüye kullanıldığı hâllerin hukuk düzeni tarafından korunmayacağı,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst davranma” başlıklı 2’nci maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verildiği belirtilmiş ve sonuçta geçici 45. maddeden yararlanabilmek için 4721 sayılı Kanun’un 2"nci maddesi kapsamında kişinin hakkını kötüye kullanıp kullanmadığının da değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Eldeki davada ise, davalının fiili çalışmasının tespit edilememesi halinde hak sahipliği veya başka sigortalılık üzerinden sağlık yardımından yararlanma hakkının varlığı yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarihli 2015/10-2743 E., 2015/35 K. sayılı ilamı kapsamında irdelenerek, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Diğer yandan ilk birleşen dava dosyasındaki, talebe konu Kurumca davalı sigortalıya yapılan fuzuli ödemenin niteliği, tutarı ve dönemleri belirlenmeli, ikinci birleşen davanın dayanağı icra takip dosyası ile ayrıca davalı sigortalı ...’a ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere yönelik iptal edilen sigortalılık döneminde yapılan sağlık giderlerinin miktar ve dönemlerinin celbi sağlanmak suretiyle, toplanan deliller ışığında varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.