1. Hukuk Dairesi 2015/514 E. , 2015/1078 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GÖLBAŞI(ANKARA) 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/10/2013
NUMARASI : 2013/132-2013/194
Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların mirasbırakanı Fahriye"nin davalı olan kızı Emir"i vekil olarak tayin ettiği ve kayden paydaş olduğu (dava konusu.... ada 3 ve 5 parseller ile ....ada 1 parselin imar öncesi geldisi olan) 70 parsel sayılı taşınmazdaki 1/8 payını vekili olan davalı aracılığı ile 22.11.2006 tarihinde dava dışı Satılmış"a satış suretiyle devrettiği, adı geçenin de taşınmazdaki 1/8 payı 28.11.2006 tarihinde davalı Emir"e yine satış yoluyla temlik ettiği, 70 parselin imar gördüğü ve davalı Emir"in anılan taşınmazdaki payının .... ada 3 ve 5 parseller ile ....ada 1 parsellere gittiği, davacının anılan devirler ile dava konusu ... ada 16 parselin davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, yargılama aşamasında 122 ada 16 parsel yönünden feragat ettiği, davalı Emir"in dava konusu temliklerin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunduğu, murisin 12.03.2007 tarihinde öldüğü ve geride mirasçı olarak davacı kızı Kıymet ile davalı kızı Emir ve dava dışı çocukları Mustafa, S..A.. ve Nimet"in kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya gelince; davalı, mirasbırakan Fahriye"nin denkleştirme kastı ile hareket ettiği savunmasında bulunmuş ve mahkemece de bu hususa gerekçesinde değinilerek dava reddedilmişse de bu yönde bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, tüm mirasçıları kapsar şekilde yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, murisin davacı ve dava dışı mirasçılarına bir taşınmaz, hak veya para verilip verilmediğinin belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile ....ada 3 ve 5 parseller ile .... ada 1 parsel yönünden davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de, 22.11.2006 tarihli ve 12844 yevmiye sayılı resmi senette kullanılan ve muris Fahriye tarafından davalı Emir"in vekil tayin edildiği vekaletnamenin dosya arasına alınmadan karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.1.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.