20. Hukuk Dairesi 2015/14641 E. , 2017/3815 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine - Orman Yönetimi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ile davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında Kozluca köyü 102 ada 235 parsel sayılı 41.067,96 m² ve 139 ada 44 parsel sayılı 77.450,73 m² yüzölçümündeki taşınmazlar orman niteliğiyle Hazine adına tespit edilerek, 13.02.2008- 13.03.2008 tarihleri arasında askı ilanına çıkarılmışlardır.
Davacı vekili 12.03.2008 tarihli dilekçesinde; 102 ada 235 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 30 dönümlük, 139 ada 44 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 7 dönümlük kısımlarının irsen intikal, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, tapu ve vergi kayıtlarına istinaden davacı adına tespit ve tescilini istemiştir.
Mahkemece davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 102 ada 235 parsel sayılı taşınmazın 05/06/2015 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile işaretli 8.659,44 m² yüzölçümlü kısma son parsel sayısı verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, geriye kalan kısmın orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tesciline; 139 ada 44 parsel sayılı taşınmazın 05/06/2015 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile işaretli 3.917,84 m² yüzölçümlü kısma son parsel sayısı verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, geriye kalan kısmın orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tesciline; 101 ada 23 parsel sayılı taşınmaza yönelik bir dava olmadığından ve bu taşınmazın raporda (B) harfi ile gösterilen 27.500,40 m² miktarlı kısmının kesinleşen Devlet ormanı olduğundan, bu taşınmaz için ayrıca bir hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı ... ile davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Yörede 1942 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahdidi ile 2007 yılında 4999 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu ile 2008 yılında 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesine göre yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır.
1)Dava konusu 102 ada 235 parsel yönünden mahkemece verilen karar usul ve kanuna uygun değildir; davacının hak iddia ettiği taşınmazların bir kısmı dava konusu 102 ada 235 parsel içinde, bir kısmı ise 139 ada 44 parsel sayılı taşınmaz içinde kalmış olup bir kısmı ise dava dışı 101 ada 23 parsel sayılı orman sınırları içinde kaldığı sabittir.
Mahkemece uzman orman bilirkişisi tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada dava konusu 102 ada 235 parsel sayılı taşınmazın (B) harfli bölümünün aslında dava
konusu olmayan 101 ada 23 parsel içinde kaldığı gibi kesinleşen Devlet ormanı olduğundan bu taşınmaz için ayrıca bir hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş olmasında bir sakınca yoktur, Ancak 102 ada 235 parsel sayılı taşınmazın (A) harfli bölümünün orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlenerek davacı adına tesciline karar verilmiş ise de, adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı göz ardı edilmiştir, şöyleki mart 1300 tarih, sıra no: 130 ve 302 de kayıtlı tapu kayıtları dava konusu 102 ada 235 parseli kapsamadığı ancak 1938 tarih 980 tahrir sayılı vergi kaydının 102 ada 235 sayılı parselin (A) kısmını kapsadığı belirlenmiş isede vergi kayıtları ile zilyetliğinde birleşmesi gerektiği hususu dikkate alınmamıştır.
Dava konusu 102 ada 235 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme esas alınan 28.10.2013 tarihli ziraat bilirkişi raporunda tarım arazisi vasfında olmadığı belirtilmiş yine bilirkişi kurulunun 05.06.2015 tarihli raporlarında 102 ada 235 sayılı parselin (A) bölümünün 20-25 yıldır toprağının sürülüp işlenmemiş olduğu yani ekonomik amaca uygun zilyetlik olmadığı sonucuna varılmak suretiyle zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydının da bir anlam ifade etmeyeceğine göre; yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, 102 ada 235 parsel yönünden davacının davasının reddi gerekirken, aksine görüş ve kanaatle kısmen kabulü yolunda hüküm kurulması isabetsizdir.
2)Dava konusu 139 ada 44 parsel yönünden temyiz itirazlarına gelince; mahkemece uzman orman bilirkişisi tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada dava konusu taşınmazın (B) harfli bölümünün orman sayılan yerlerden olduğu sonucuna varılması doğrudur. Ancak, 139 ada 44 parsel sayılı taşınmazın (A) harfli bölümünün orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlenerek davacı adına tesciline karar verilmiş ise de, adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı hususu açıklığa kavuşturulmamıştır. Dosya arasında bulunan Mart 1300 tarih, sıra no: 130 ve 302 de kayıtlı tapu kayıtları dava konusu 139 ada 44 parseli kapsamadığı ancak 1938 tarih 775 tahrir sayılı vergi kaydının 139 ada 44 sayılı parselin (A) kısmını kapsadığı belirlenmiş isede vergi kayıtları ile zilyetliğinde birleşmesi gerektiği hususu dikkate alınmamış, dava konusu 139 ada 44 parsele ilişkin hükme esas alınan 28.10.2013 tarihli ziraat bilirkişi raporunda ise bu parselin tarım arazisi vasfında olduğu belirtilmiş, ancak bilirkişi kurulunun 05.06.2015 tarihli raporlarında 139 ada 44 sayılı parselin (A) bölümünün 20-25 yıldır toprağının sürülüp işlenmemiş olduğu belirlenmiş olup raporlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Mahkemece, kadastro tespitinin yapıldığı yıldan 15 - 20 yıl öncesine ait en az iki memleket haritası ile bu memleket haritalarının yapımına esas hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip dosya içerisine alındıktan sonra, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir fen elemanı ve bir ziraat mühendisi aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; hava fotoğraflarının ölçeğini kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeğinin de hava fotoğrafı ölçeğine bilgisayar ortamında (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de gösterecek şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte hava fotoğrafı üzerinde gösterilmesi ayrıca hava fotoğrafı, kadastro paftası ile çakıştırılıp stereoskop aletiyle incelenerek, davaya konu taşınmazın varsa tasarruf sınırı, üzerinde neler gözüktüğünü (bitki örtüsü, ağaçların cinsi, sayısı, yaşı, kapalılık oranı vb) belirtir şekilde rapor alınmalı; zilyetlik yolu ile taşınmaz kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım
uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının REDDİNE, davalılar Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün dava konusu 102 ada 235 sayılı parsel yönünden BOZULMASINA,
2) Yukarıda ikinci bentte açıklanan nedenlerle; davacı ile davalılar Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün dava konusu 139 ada 44 sayılı parsel yönünden BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 02/05/2017 günü oybirliğiyle karar verildi.