1. Hukuk Dairesi 2014/1665 E. , 2015/1045 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : HATAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2013
NUMARASI : 2010/242-2013/494
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdire tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları R.. B.."ın kayden maliki olduğu çekişme konusu 1447, 1448, 1449 ve 244 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu davalı H.. B.."a, yine 2277, 2278 ve 2279 parsel sayılı taşınmazları eşi davalı V.. B.."a satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payı oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istekli eldeki davayı açmıştır.
Davalılar, yapılan temliklerin muvazaalı olmadığını, mirasbırakanın davacıya bedelsiz taşınmaz temlik ettiğini ve miras payına mahsuben ödemelerde bulunduğunu savunmuşlardır.
Mahkemece; davalılara yapılan temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan R.. B.."ın 18.09.2000 tarihli satış aktiyle 1447, 1448, 1449 ve 244 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalı H.. B.."a temlik ettiği, yine mirasbırakanın 22.10.2009 tarihli satış aktiyle 2277, 2278 ve 2279 parsel sayılı taşınmazlarını eşi olan davalı V.. B.."a temlik ettiği, mirasbırakanın 31.03.2010 tarihinde ölümü üzerine mirasçı olarak eşi Vahide ile çocukları Süheyla, Nesibe, Kerem, Gülüzar, Yüksel, Hüseyin ve Hasan"ı bıraktığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; eldeki davanın kabulü halinde mirasçı sıfatıyla hak sahibi olabilecek Yüksel, Hüseyin, Kerem ve Nesibe; “babamın kardeşim Hasan ve anne Vahide"ye yaptığı temlikler mal kaçırma amaçlı değildir, miras payımıza isabet eden kısma mukabil taşınmaz ve para aldık. Murisimiz o tarihlerde başkasından taşınmaz alarak davacı adına tescil ettirmiştir” şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Bu beyanlardan anlaşıldığı kadarıyla mirasbırakanın kızı Gülüzar dışındaki mirasçılarına taşınmaz, para verdiği açıktır.
Ne var ki; mirasçı Gülüzar"a bir şey verilip verilmediği üzerinde durulmamıştır. Gülüzar"a da para, altın, vs. bir şey verildiğinin saptanması halinde mirasbırakanın mal kaçırma iradesinin bulunmadığı, sağlığında mirasçıları arasında paylaştırma iradesiyle hareket ettiği sonucuna varılacaktır.
Hal böyle olunca; dinlenen tanıklar tekrar çağırılıp Gülüzar"a bir şey verilip verilmediği saptanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.