22. Hukuk Dairesi 2018/1660 E. , 2018/8768 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmesi ve davalı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27/03/2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat ... ile karşı taraf adına vekili Avukat ...geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Dairemizin 22/09/2014 tarihli ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamına uyma kararı verilerek, devam edilen yargılama neticesinde, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 24/09/1999-10/12/2001 tarihleri arasındaki çalışma dönemi, tasfiye edildiği gerekçesiyle hesaplamadan dışlanmıştır. Ne var ki, işçi tarafından, yabancı dilde düzenlenmiş belgelerin anlaşılabilmesi ve değerlendirilebilmesi mümkün olmadığından, bu çalışma dönemi sonunda işçiye yapılan ödemelere ilişkin olduğu savunulan yabancı dilde düzenlenmiş belgelere tek başına itibar edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan, aynı çalışma dönemine ilişkin düzenlenmiş Türkçe ibranamede, herhangi bir ödeme miktarının gösterilmemesine rağmen, işçi tarafından anlaşılabilmesi ve değerlendirilebilmesi mümkün olmayan yabancı dilde düzenlenmiş belgede, yazılı miktarlara yer verilmesi, çelişkili ve şüphelidir. Dosyaya, yabancı dilde düzenlenmiş belgede yazılı tutarların ödendiğine ilişkin bir banka kaydı sunulmamıştır. Davacı asil, duruşmada alınan beyanında ise, kendisine tazminat ödenmediğini, ancak işten ayrıldığı dönemler itibariyle bir kısım izin ücretlerini aldığını ifade etmiştir. Tüm bu yönler dikkate alındığında, bahse konu çalışma dönemine ilişkin olarak, davacıya tazminat ödenmediği, ancak davacı asilin beyanı da dikkate alınarak yabancı dilde düzenlenmiş belgedeki izin ücretinin ödendiği esas alınarak sonuca gidilmelidir.
3-14/01/2002-03/08/2010 tarihleri arasındaki çalışma dönemi bakımından da, yukarıdaki bentte yapılan açıklamalar aynen geçerlidir. Dolayısıyla, bu çalışma dönemi için de, davacıya tazminat ödenmediği, ancak davacı asilin beyanı da dikkate alınarak yabancı dilde düzenlenmiş belgedeki izin ücretinin ödendiği esas alınarak sonuca gidilmelidir.
4-Dava ve ıslah dilekçesinde, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağının, Amerikan Doları üzerinden hükme bağlanması talep edilmiştir. Mahkemece, bu talep doğrultusunda, söz konusu alacaklar hakkında, Amerikan Doları para cinsiyle hüküm sonucu tesis edilmiştir. Ne var ki, dosya kapsamına göre, davacının son ücretinin, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da kabul edildiği üzere, Suudi Riyali para cinsinden olduğu sabittir. Eldeki davaya uygulanacak mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 83. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcu vade veya fiilî ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini istiyebilir” hükmü düzenlenmiş olup, davacı, Suudi Riyali ve Türk Lirası arasında tercih hakkına sahiptir. Alacağının Amerikan Doları üzerinden hükme bağlanması talebi yerinde olmadığından, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının Amerikan Doları üzerinden hükme bağlanması hatalı olmuştur. Mahkemece, bozma öncesindeki hükümde de aynı hatanın yapıldığı ve 22/09/2014 tarihli bozma ilamında bu yöne ilişkin bir bozma sebebinin yer almadığı anlaşılmakta ise de; bozma ilamına esas temyiz incelemesinde, hüküm sonucundaki para cinsine ilişkin kabulün sehven gözden kaçtığı anlaşılmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04/02/1959 tarihli ve 1957/13 esas, 1959/5 karar ile 09/05/1960 tarihli ve 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında belirtildiği üzere, Yargıtay’ca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz.
Anılan sebeple, davacı taraftan, Suudi Riyali ve Türk Lirası arasında tercih hakkını kullanması istenilmeli ve neticeye göre sonuca gidilmelidir. Mahkemece, belirtilen kanun hükmünün gözardı edilerek, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının Amerikan Doları üzerinden hükme bağlanması hatalıdır.
5-Taraflar arasında çözümlenmesi gereken bir diğer uyuşmazlık, tazminat ve yıllık izin ücreti alacağında; davacının yurt dışındaki çalışma tarihleri içerisinde, yurda giriş ve çıkış kayıtlarına göre Türkiye’de bulunduğu sürelerde, yıllık izinde olup olmadığı, yıllık izinde değilse bu sürelerin kıdemden sayılıp sayılmayacağı noktasındadır.
Bozmadan önceki hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı tarafça, davacının yurt dışındaki çalışma tarihleri içerisinde, Türkiye’de bulunduğu sürelerde yıllık izin kullandığı savunulmuş ise de; yıllık izin sürelerinde işçiye aylık ücretinin ödendiğinin kanıtlanmadığı gerekçesiyle, söz konusu tarihlerde (Türkiye’de bulunduğu sürelerde) yıllık izinde olmadığı kabul edilmiştir. Bozma sonrası hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, söz konusu kabulde bir değişikliğe gidilmemiştir. Ne var ki, davacının Türkiye’de bulunduğu sürelerde, aylık ücretinin ödendiğinin kanıtlanmaması sebebiyle yıllık izinde sayılamayacağı kabul edildiği takdirde, bu sürelerde fiilen çalışma olmaması nedeni ile söz konusu sürelerin tazminat ve alacağa esas kıdem süresinden düşülmesi gereklidir. Mahkemece, bu yönün nazara alınmaması hatalıdır. Dairemizin 22/09/2014 tarihli bozma ilamında konuya ilişkin bir bozma sebebinin yer almaması ise maddi hataya dayalıdır. Yukarıda da açıklandığı üzere, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04/02/1959 tarihli ve 1957/13 esas, 1959/5 karar ile 09/05/1960 tarihli ve 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında belirtildiği üzere, Yargıtay’ca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz. Anılan sebeple, bahsi geçen hatalı husus da bozma sebebi yapılmıştır.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, davalı yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 17/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.