Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/20-457
Karar No: 2012/633
Karar Tarihi: 28.09.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/20-457 Esas 2012/633 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/20-457 E.  ,  2012/633 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Gebze 2.Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 02/06/2011
    NUMARASI : 2010/489 E-2011/340 K.

    Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 04.06.2009 gün ve 2008/451 E.-2009/210 K. sayılı kararın incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 16.06.2010 gün ve 2010/5335 E.-2010/8472 K. sayılı ilamı ile;
    (“...Davacı Hazine, M... P.. Mahallesi .... ada .. parselin ifrazından oluşan ... ada . parsel sayılı taşınmazın tapuda davalılar adına kayıtlı olduğunu, yörede 1944 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 1986 yılında kesinleşen 2/B madde uygulama sahası içinde kaldığını belirterek davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesi hükmü gereğince 10 yıllık dava açma süresi geçmiş bulunduğundan davanın reddine karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan daha sonra nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan taşınmazın yolsuz olarak oluşturulan tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
    Yörede 1944 yılında 3116 Sayılı yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen ve Hazine adına tescil edilen orman kadastrosu, 14.12.1994 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu 28.01.1970 tarihinde kesinleşmiştir.
    Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1944 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastrosunda, dava konusu taşınmazın orman sınırları içinde bırakıldığını, daha sonra 1986 yılında Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığını, 1970 yılında yapılan arazi kadastrosunda ise taşınmazın, daha önce yapılan orman kadastrosu sınırları içinde olduğu gözönünde bulundurulmadan, hata sonucu ikinci kere kadastrosu yapılarak kişiler adlarına özel mülk olarak tespit ve yolsuz olarak tescil edildiğini iddia etmektedir.
    Mahkemece verilen karar dosya kapsamına uygun değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın öncesini oluşturan 11 ada 4 parselin tespitine esas alınan Şubat 1313 tarih 114 numaralı sicilden gelen Ocak 1940 tarih 14 numaralı tapu kaydının 506 hektar yüzölçümünde Hazine adına kayıtlı iken 166 hektarlık kısmının ifraz edilerek Gebze Belediyesine satıldığı, daha sonra belediyenin tapulu ve tapusuz başka taşınmazları ile birleştirilmek suretiyle 1952 yılında göçmenlere tevzi edilmek üzere tekrar Hazineye devredildiği ve tevzi edilmesi sonucu Ağustos 1952 tarih 87 ila 266 numaralı tapu kayıtlarının oluştuğu, tevzi edilen yerler içinde 1944 yılında yapılan orman kadastro çalışmasında Beylikdağı Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan taşınmazın bir bölümü ile orman sınırı dışında kalan taşınmazların da olduğu, ormanların tevzi edileceği konusunda yasalarımızda herhangi bir hüküm bulunmadığı, aksine 4753 Sayılı Yasanın 8. Maddesinde ormanların kişilere tevzi edilemeyeceğine dair yasaklayıcı hüküm bulunduğu, yörede 1951 yılında makiye ayırma çalışması yapılmışsa da dairenin süreklilik kazanan içtihatlarında kabul edildiği gibi maki komisyonunun yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulup çalışmaması nedeniyle bu çalışmanın yok hükmünde olduğu, taşınmazın 1944 yılında yapılıp kesinleşen ve tapuya tescil edilen orman kadastrosu sınırları içinde kalmaya devam ettiği, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirmesi nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılma işleminin de kesinleştiği, taşınmaz daha önce yapılan orman kadastro sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerince bu durum gözönünde bulundurulmadan, hata ile ikinci kere kadastrosu yapılıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 Sayılı Yasanın 22/1.maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.nın 1025.md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.nın 1026. (E.M.Y.934-İsviçre 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda T.M.Y."nın 1023. (E.M.Y.931-İsviçre M.Y.974) maddesindeki "iyi niyetle edinme" kuralının da uygulanamayacağı, davalılar taşınmazı başkasından satın almışlarsa ve koşulları varsa sebepsiz zenginleşme kurallarına göre bu yeri kendilerine satan kişilerden satış bedelini geri isteyebilecekleri gözönünde bulundurularak davanın esası incelenip karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir...”)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davacı Hazine vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan daha sonra nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan taşınmazın yolsuz olarak oluşturulan tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
    Mahkemece, 5841 Sayılı Kanun ile değişik 3402 Sayılı Kanun"un 12/3.maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
    Bozma ve direnme kararlarının içerikleri itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3.maddesinde, 5841 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik dikkate alındığında eldeki davada on (10) yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı, noktasında toplanmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 25.02.2009 günlü 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 2.maddesi ile 3402 Sayılı Kanunun 12.maddesinin 3.fıkrasına: "Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın" İbaresi eklenmiş; 3.maddesi ile eklenen geçici 10.maddesinde de; “Bu Kanunun 12.maddesinin 3.fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” Hükmüne yer verilmiştir.
    Mahkemece, 5841 Sayılı Kanunun açıklanan bu hükümleri ile değişik 3402 Sayılı Kanunun 12/3.maddesi hükmü gözetilerek, 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine karar verilmiş; bozma ilamında işin esasının incelenmesi gereğine işaretle hüküm bozulmasına karşın, yine aynı gerekçelerle önceki hükümde direnilmiştir.
    Ne var ki, Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 gün ve E:2009/31, K:2011/77 sayılı kararıyla; “25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2.maddesiyle 21.06.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12.maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3.maddesiyle 3402 sayılı Yasa’ya eklenen Geçici 10.maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanmıştır.
    Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
    Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33. maddesinde yer alan “Hakim, Türk hukukunu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
    Bir başka yönüyle, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları usuli kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
    Öte yandan, 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkındaki Kanun 26.04.2012 tarih ve 28275 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    6292 sayılı Kanun"un 1.maddesinde, kanunun amacının; 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 2.maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi, 6831 sayılı Kanun"un 2.maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri hakkında uygulanması olduğu açıklanmış; 9/2.maddesinde de “Bu Kanuna göre yapılacak işlemler sonuçlanıncaya kadar 2/B alanları hakkında Hazine tarafından kişiler aleyhine açılması gereken davalar açılmaz, açılmış ve devam eden davalar durdurulur...” hükmüne yer verilmiştir.
    O halde, yerel mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, bozma ve direnme kararlarının kapsamları ile bağlı olunmaksızın, 5841 sayılı Yasa"ya ilişkin Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı ile 6292 Sayılı Yasa hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilmek üzere ve diğer hususlar bu aşamada incelenmeksizin salt bu değişik neden ve gerekçe ile direnme kararının bozulması gerekir.
    S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının, mahkemece oluşan yeni yasal durum nazara alınarak karar verilebilmesi için, yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, aynı Kanun"un 440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.09.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi