10. Hukuk Dairesi 2018/1290 E. , 2019/8702 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, davalı şirkete ait işyerinde 14.12.1987-15.1.1988 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davanın hak düşürücü süre yönünden redninin gerektiğini, davacının çalışmaları bakımından müvekkili kurum kayıtlarının esas olduğunu, davacının çalışma iddialarını salt tanık anlatımlarına dayalı olarak kanıtlamasına muvafakatleri olmadığını, kurumun yazılı kayıtları ile çelişen tanık beyanlarının hükme esas alınmaması gerektiğini, işyerinin varlığı işyerinin 5510 sayılı Yasa kapsamına girip girmediğinin araştırılması gerektiğini, işe giriş bildirgesi aslının müvekkili kurumdan celbine takiben bildirgedeki imza ve fotoğrafın davacıya ait olup olmadığının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini, bizatihi işe giriş bildirgesinin varlığının çalışmanın ispatı olamayacağını, fiili çalışmanın ispati gerektiğini, eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemeyeceğini, yöntemince düzenlenen işe giriş bildirgesinin, salt işe alınmayı göstermekle birlikte çalışmanın mevcudiyeti yönünden yalnız başına yeterli kabul edilemeyeceğini, gerçek çalışma olgusunun, somut ve inandırıcı bilgilere dayalı olarak kanıtlanması gerektiğini, davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiğini beyanla açılan davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davanın kabulü ile, davacının 14/12/1987-31/12/1987 tarihleri arasında 16 gün, günlük 1,634,000 TL ücretle (o tarihteki TL karşılığı),
01/01/1988-15/01/1988 tarihleri arasında 14 gün, günlük 1,960,000 TL ücretle (o tarihteki TL karşılığı), 506 sayılı Yasa kapsamında davalı işyerinde hizmet akdi ile çalıştığının tespitine, karar vermiştir.
B-BAM KARARI
Mevcut delil durumuna göre, hizmet tespiti talep edilen tarihler arasında davalı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamında ve faal durumda olduğu, davacının işe giriş bildirgesinin kuruma sunulmuş olması yanında, İlk Derece Mahkemesi tarafından dinlenilen bordrolu tanıklardan ..."ın beyanları ile bu tanığın 1984-1988/2 dönemleri arasında aynı davalı işyerinden sigortalı bildiriminin de bulunduğunun anlaşılması, diğer tanık ifadelerine göre de davacının hükme esas alınan tarihlerde davalı işyerinde fiilen ve gerçek nitelikte çalıştığı ispat edildiğinden, İlk Derece Mahkemesi tarafından yeterli inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulduğu, davanın kabulüne dair İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun oy birliği ile esasdan reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. Gerekçesiyle Bakırköy 3. İş Mahkemesinin 14/02/2017 tarihli, 2015/127 Esas - 2017/55 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, eksik araştırma olduğundan bahisle hükmün bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231).
Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, ... 2000, s. 288 ).
Ticaret şirketlerinin taraf ehliyetinin son bulması konusuna ilişkin; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Tüzel kişiliğinin devamı” başlıklı 269. maddesine göre; “ (1) Tasfiye hâline giren şirket, ortaklarla ilişkilerinde de, 293"üncü madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, ehliyeti tasfiye sonuna kadar bu amaçla sınırlı olarak tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını buna “tasfiye hâlinde” ibaresini ekleyerek kullanmakta devam eder.” yine aynı Kanunun “Tasfiyenin sonu” başlıklı 303. maddesinde; “ (1) Tasfiyenin sona ermesi üzerine, şirketin ticaret unvanının sicilden silinmesi ve bunun tescil ve ilanı için durum, tasfiye memurları tarafından ticaret sicili müdürlüğüne bildirilir.” denilmektedir.
Bir ticaret şirketinin taraf bulunduğu bir dava devam ederken şirket tasfiye haline girerse, şirketin taraf ehliyeti son bulmaz. Zira, şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere devam eder. Şirket davada taraf olarak kalmayı sürdürür; yalnız, şirket davada tasfiye memurları tarafından temsil edilir. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, ... 2001, s. 935, aynı yönde görüş için bkz. İlhan E. Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6. Bası, ... 1975, s. 209 ). Ancak ortaklık, ticaret sicilinden kaydı silininceye kadar tüzel kişiliğini korur. Bu nedenle, gerek infisah gerekse fesih kararı, ortaklığın sonunu değil, tasfiye işlemlerinin başlangıcını ifade eder. (Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Temel Esaslar, 10. Baskı, 2011, s. 511; İsmail Doğanay, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C. II, 4. Baskı, 2004, s. 1309)
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.06.2009 gün ve 2009/11-173 E. -2009/247 K. sayılı ve 14.3.2012 tarih ve E. 2011/12-850, K. 2012/147 sayılı ilamlarında da; iflas eden şirketin ticaret sicilinden kaydı silinmekle dava ve taraf ehliyetinin sona ereceği kabul edilmiştir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde; Mahkemece, davalılardan ... Kardeşler Plastik San. ve Tic. A.Ş."ye tebligat yapılamaması üzerine, adresi Ticaret Sicil Memurluğundan sorulmuş, alınan cevabi yazı ile; şirketin sicil kaydının 31.7.2013 tarihi itibariyle resen silindiği anlaşılmıştır. Bu durumda taraf ehliyeti kalmamış şirket hakkında karar verildiği anlaşılmış olmakla, davalı şirketin ihya edilmesi için yasal prosedür işletilmek suretiyle, şirketin ihyasına dair karar alındıktan sonra, usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve infazı mümkün olmayacak şekilde yazılı karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi"nin kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.