22. Hukuk Dairesi 2017/11381 E. , 2018/8736 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, 26/10/2001-17/09/2008 tarihleri arasında davalı işyerinde kesintisiz olarak çalıştığını, bu süre boyunca sigortasının eksik yatırıldığını, davalı tarafça haklı bir neden olmaksızın 17/09/2008 tarihinde iş akdinin sona erdirildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, genel tatil, hafta tatili, yıllık izin, aylık ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, zamanaşımı itirazında bulunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında, yıllık izin alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, kanunda öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve kanuni bir engel bulunmamaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 32/8. maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir.
Yıllık izin ücreti iş sözleşmesinin ancak sona ermesiyle ücret alacağı haline gelerek muaccel olmaktadır. Yıllık izin ücretinin bir tazminat veya tazminat niteliğine yakın bir alacak mı veya bir ücret alacağı mı olduğuna dair farklı yorumlar olsa da mülga 818 sayılı Kanun döneminde yıllık izin ücreti zamanaşımı süresi ücretlere dair uygulama gibi beş yıl olarak kabul edilerek uygulana gelmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girmesiyle de; yıllık izin ücretinin tartışılan durumunda bir farklılık bulunmadığından zamanaşımı süresinin Dairemiz yerleşik uygulaması gibi beş yıl olarak uygulanmasına devam edilmiştir.
Somut olayda; davacının iş sözleşmesi 17.09.2008 tarihinde feshedilmiştir. Dava 27.10.2008 tarihinde açılmış olup, davacı 06.11.2014 tarihinde davasını ıslah etmiş ve davalı vekili tarafından süresinde zamanaşımı definde bulunulmuştur. Bu duruma göre yıllık izin alacağı bakımından ıslahın fesih tarihinden beş yıl sonra yapıldığı, zamanaşımı def"ine göre ıslah dilekçesi ile arttırılan kısmın zamanaşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca Mahkemece yıllık izin alacağının ıslah dilekçesi ile arttırılan kısmının zamanaşımına uğradığı gözetilerek karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 17.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.