HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı iddiasıyla manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı şirket tarafından yapılan yayının davacıların kişilik haklarını zedelediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; zaman aşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır.
Zamanaşımı, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 140.maddesinde yer alan (...ileri sürülmezse, hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz...) kuralında da vurgulandığı gibi, kişisel bir savunma nedeni olup, bütün öteki savunmalarda olduğu gibi ve özellikle itiraz nedenlerinden farklı olarak savunulmadığı zaman mahkemece resen gözetilemez ve uygulanamaz (1086 sayılı HUMK’nun 75/1. m.) Bu itibarla zamanaşımı savunması usulüne uygun ileri sürüldüğünde ve bu savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Somut olayda, özel daire ve yerel mahkemece de davalı tüzel kişi tarafından yapılan zamanaşımı definin geçerli olduğu benimsendiğinden, bu aşamada BK 60/1 ve 60/2. maddelerinde yazılı hangi zamanaşımının uygulanacağı çözüme bağlanmalıdır.
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre 2918 sayılı yasanın 85/son ve 109/2,TCK 102 maddeleri uyarınca sürücünün eyleminin suç teşkil ettiği hallerde uzamış ceza zamanaşımının (Bk 60/II) işleteni de kapsadığı kabul edilmektedir (Y.4.H.D., 08.04.1999 gün ve E.1163, K.3022; Y.4.H.D., 09.03.1990 gün ve E. 7805 K. 2103; Y.11.H.D., 11.12.1996 gün ve E. 1996/6678 K. 1996/8686; Y.11.H.D., 24.02.1997 gün E. 1997/489, K. 1997/1067; HGK; 11.06.2003 gün ve 2003/4-359-406 E., K.)
Genel Kurulda bir kısım üyeler: “BK.60/II. madde hükmünün, yalnız haksız fiili işleyen kimse (fail) için uygulanacağını tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil etse bile “tüzel kişi hakkında organlarının eyleminden ötürü” kural olarak uzamış ceza zamanaşımının uygulamaması gerektiğini belirtmişlerse de; bu görüş, kurul çoğunluğunca benimsenmemiş; tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği, zira, organların fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaşımı süresinin kabulünün uygun olacağı kabul edilmiştir.
Doktrinde de; bir fiilin, tüzel kişinin organları tarafından işlenmesi, tüzel kişinin hukuki sorumluluğunu gerektiriyorsa, organlara karşı uygulanan ceza davası zamanaşımı süresinin, tüzel kişiye karşı açılacak tazminat davası açısından da uygulaması gerektiğini ileri süren görüşler de bulunmaktadır . (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 12.baskı, İstanbul 2010, s.800 ve orada dn.25 te yollama yapılan BGE 112 II 189 vd: 111 II 440,112 II 90; Deschenaux/Tercier sh.204 Brehm Art 60 N.98, Or-Schnyder Art 60 N.12; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop sh.725;Mehmet Erdem, Özel Hukukta Zamanaşımı, sayfa 144 ve burada yollama yapılan BGE.133 III 6; BGE 125 III 339, JDT 1999 I 859; BGE 111 II 429; Werro N.1466; Tappy,s.393 )
Bu konuda aksi yönde görüşler de bulunmaktadır. (Bkz.Eren age sh 800 dn 25 de bahsi geçen, Oser /Schonenborger, Art 60 N 15; Von Büren s.427)
Somut olayda; davacıların kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı ileri sürülen televizyon programının yayın tarihi Özel Daire bozma ilamında belirtilen 22.05.2003 tarihi olmayıp, dava dilekçesinde açıklandığı ve kesinleşen ceza davasında belirlendiği üzere 15.06.2003 tarihi olması karşısında ceza zamanaşımı süresi dava tarihi itibariyle dolmadığından yerel mahkemenin Özel Daire bozma ilamına karşı direnmesi usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, Yüksek Özel Daire bozma nedenine göre, somut uyuşmazlıkta diğer temyiz itirazlarını incelemediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.HUKUK DAİRESİ"NE GÖNDERİLMESİNE, 1086 sayılı HUMK’nun 440/III maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 26.09.2012 gününde yapılan görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.