22. Hukuk Dairesi 2016/26672 E. , 2020/913 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2003 yılı Ağustos ayında davalı şirkete ait iş yerinde çalışmaya başladığını 2010 yılı Nisan ayına kadar çalıştığını, haftada 6 gün, günde 10 saat çalışıp 2,5 saat fazla mesai yaptığını, ancak karşılığının ödenmediğini, ayda 2 hafta tatili günü çalıştığını, dini bayramlarını arife günü tam gün, yılbaşının ertesi günü ve ulusal bayramlarda da çalıştığını, yıllık izinlerini eksik kullandığını ileri sürerek, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücretlerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacaklar zamanaşımına uğradığı için zamanaşımı definde bulunduklarını, davacının 22.04.2004-12.04.2010 tarihleri arasında çalıştığını, işten ayrılırken düzenlenen sulh ve ibra belgesinde fazla mesai, hafta tatili çalışması ve ulusal bayram genel tatil çalışması alacakları yönünden davalı işvereni ibra ettiğini, davacının üniversite mezunu deneyimli bir çalışan olduğunu, işin yürütümünde inisiyatifin davacıya ait olduğunu, bunu için yüksek ücret verildiğini beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, toplanan deliller, tanık beyanları ve bilirkişi raporuna göre yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Temyiz:Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:Mahkemece, dosyaya davalı vekilince sunulan “sulh ve ibraname" başlıklı belge ile “feragatname” başlıklı belgede, işyerinde fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil çalışması yapılmadığının yazılı olduğu, ibranamede söz konusu alacakların ödendiğinin belirtildiği, bu nedenle işverence sunulan belgeler arasında çelişki olduğu gerekçesi ile ibranameye itibar edilmediği belirtilerek karar verilmiştir.Dosya içeriğinde kararda geçen “feragatname” başlıklı bir belge bulunmamakla birlikte davalı vekilince sunulan ve davacı işçinin imzaladığı "Sulh ve İbraname" başlıklı belgede, davacının çalışmaya başladığı 03.09.2003 tarihinden akdinin feshediliş tarihi olan 12.04.2010 tarihine kadar süren çalışması boyunca hizmet akdi hükümlerinden doğan bütün hak ve alacaklarını, ücretlerini, yaptığı fazla mesai karşılığı ücretini, hafta tatili ve genel tatil ücretlerinin tamamını aldığı belirtmiş, “Kıdem ve İhbar Tazminatı Bordrosu-İbraname” isimli belgede ise “çalışmış olduğum sürelere ilişkin, normal çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücretlerimi kullanmadığım izinlerin ücretlerini, ihbar ve kıdem tazminatlarımı tamamen almış olduğumu başkaca hak ve alacağım kalmadığını beyan eder, ibra ederim” demek suretiyle işverenini ibra ettiğini beyan etmiştir. Davalı da savunmasında davacının söz konusu belgeler nedeni ile işvereni ibra ettiği olgusuna dayanmıştır. Görüleceği üzere işverence sunulan belgelerde çelişki bulunmadığı, söz konusu belgelerin incelenmesinden davacının hafta tatili ve genel tatil ücretlerini, fazla mesai ücretlerini aldığının belirtildiği anlaşılmaktadır. Anılan belgelerin düzenlendikleri tarihte 818 sayılı Borçlar Kanunun yürürlükte olduğu, dolayısıyla ibranamenin ve sulh belgesinin düzenlendikleri tarihte meri olan yasa hükümlerine göre geçerli oldukları anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamına göre bu ibranamenin ve sulh belgesinin irade fesadı sonucu imza edildiğinin iddia ve ispat edilemediği, aynı zamanda anılan belgeler ile davalı savunması arasında bir çelişkinin de bulunmadığı görülmekte olup, mahkemece bu belgelerin dosyadaki mevcut delillerle birlikte değerlendirilerek davacının uyuşmazlık konusu alacaklara hak kazanıp kazanmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.Öte yandan kabule göre; davacının, davanın tamamını ıslah ettiği yönündeki 24.04.2014 tarihli dilekçesi gereğince dava, “belirsiz alacak davası” türünde görülerek hüküm tesis edilmiş ise de, tüm dosya kapsamına göre, davanın tamamını ıslah yetkisi bulunmadığı anlaşılan davacının bu talebinin kısmi ıslah talebi olarak değerlendirilmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozma sebebidir.SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.