17. Hukuk Dairesi 2019/59 E. , 2019/11383 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ..."ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 7.12.2011 tarihinde davalı ..."ya, onun da 17.2.2012 tarihinde davalı ..."a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu ... savunma yapmamıştır.
Davalı ... vekili, müvekkilinin dava dışı ... ile birlikte emlakçılık işi yaptığının dava konusu taşınmazın aslında ... tarafından 44.600,00 TL bedelle alınarak müvekkili adına tescil edildiğini daha sonra ..."a satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, aciz belgesi sunulmadığını, taşınmazın iyiniyetle ve banka kredisi ile alındığını, fiilen müvekkili tarafından kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Daire’mizin 18/10/2016 Tarih ve 2014/18032 Esas, 2016/9077 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davalı ... tarafından davalı ..."ya yapılan satışa ait tasarrufun iptali davası bedele dönüştüğünden 45.000,00 TL"nin davacının alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere davalı ...’dan tahsili ile davacıya verilmesine, ... yönünden açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Dosya içeriğine, bozmaya uygun karar verilmiş olmasına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin inceleme yapılmasının mümkün olmamasına göre; davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
İİK."nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Mahkemece dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değerleri arasında neredeyse iki katı bir fahiş fiyat farkının bulunduğu, davalı ...’nın inşaat firmasında sigortalı olarak çalıştığını, firma sahibi ile birlikte arazi alım-satım, aracılık işi ve inşaat işi yaptığını, Buna göre devrin yapıldığı tarihte arazi alım-satım işi ile uğraştığından ilçede alıp satılan taşınmazların emlak değerlerini, dolayısıyla dava konusu olan taşınmazın rayiç değerine göre pek aşağı bir fiyata satın aldığını, bu nedenle de davalı borçlunun İİK m.280"e göre ızrar kastıyla hareket ettiğini bilecek durumda olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Somut olayda dava konusu taşınmaz 07/12/2011 tarihinde 26.200,00 TL bedelle tapuda satılmış; bilirkişi tarafından taşınmaz için 45.000,00 TL rayiç bedel belirlenmiştir. Bu haliyle taşınmazın tapudaki devir bedeli ile gerçek değeri arasında mislini aşan bedel farkı oluşmamıştır. Bu durumda bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer ile tapuda gösterilen değer arasında bedel farkı bulunmadığı anlaşıldığından mahkemenin bu yöndeki gerekçesine katılma imkanı bulunmamaktadır. Ayrıca davalı 3.kişi ile borçlu arasında akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı...Vs. gibi bir ilişkinin bulunmadığı, bu nedenle İİK.280 md. hükmüne göre davalı 3.kişi ...’nın; borçlunun mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini bilebileceği davacı tarafça ispat edilemediğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 8,50 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."ya geri verilmesine 02/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.