3. Hukuk Dairesi 2016/8050 E. , 2018/4674 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ortaklığın fesih ve tasfiyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, davalılardan ..."ın kendileri tarafından işletilmekte olan akaryakıt ve LPG istasyonu ile lastik tamiri, ofis ve marketten oluşan müştemilatının ve bunlardan başka lokanta, araç, yıkama, odun kömür fındık kabuğu satış yerlerinin bulunduğu... 193, 1371, 1372, 1404 no’lu 4 parselden oluşan taşınmazlarını oğlu olan diğer davalı ..."a 15.09.2008 tarihinde 1255 yevmiye no’lu işlemle tapuda satıp devrettiğini, taşınmazları satın alan davalı ..."ın 193 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki akaryakıt ve LPG istasyonunun işletmecisi durumunda olan davacılardan ... Petrol Limited Şirketi’ne karşı kira sözleşmesinin feshi ve tahliyesi için dava açtığını ve bir bütünlük arz eden işyerlerinin bulunduğu parselleri üzerindeki tesislerle birlikte satışa çıkardığını, satış ve temliğin muvazaalı olup batıl olduğunu, kendilerine ait haklar tazmin edilip gider karşılıkları ödenmeden yapılan satışın haksız zenginleşme ve kendilerini zarara uğratma amacına matuf olup ticari ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, kendilerinin dava konusu taşınmazlar üzerindeki tesisleri şahsen ve ortağı olduğu şirketler vasıtasıyla işletme, üçüncü şahıslara kiralama hak ve yetkisine sahip olduğunu, bu hak ve yetkinin kaynağının ise davalılardan ... ile davacılardan ... arasındaki adi ortaklık sözleşmesi olduğunu, dava konusu taşınmazlar üzerindeki tesislerin bir bölümünün ... ve ... ortaklığı döneminde vücuda getirildiğini, diğerlerinin davacılardan ... tarafından ve nihayet bir bölümünün de davacılardan ...Petrol Limited Şirketi’nin akaryakıt istasyonu üzerinde değişen şartlar ve yasal düzenlemeler nedeniyle yaptığı yatırımlar ve iyileştirme giderleri bulunduğunu, kira sözleşmesi dışında davacılardan ..."ın kullanımındaki satış yerleri ile depolar ve
araç yıkama ünitesi yapım ve iyileştirme masraflarının davacı ... tarafından karşılandığını, akaryakıt ve tüpgaz bayilik formaliteleri nedeniyle gerekli olan kira sözleşmelerinin ihtiyaca göre ... ve ortağı olduğu şirketler ile ... arasında yapıldığını, ancak tesisin üzerinde bulunduğu taşınmazların bütününü kullanma, kiralama ve işletilme hakkının her durumda davacılardan ..."da kaldığını, ortaklık ilişkisinin yakın akrabalık nedeniyle tasfiye edilmediğini ileri sürerek,davacılardan ... ile davalılardan ... arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar, zamanaşımı itirazları bulunduğunu, iş eldeki davanın derdest olan tahliye davasını sürüncemede bırakmak amacıyla açıldığını, davacı tarafın tüm taleplerinin haksız ve hukuki temelden yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulü ile, 52.273,50 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."den alınarak davacı ..."a verilmesine;taraflar arasındaki adi ortaklığın bu şekilde tasfiyesine; diğer davacı ... Petrol Otogaz Ltd Şirketi’nin davasının reddine karar verilmiş,hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava;adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Adi ortaklık sözleşmesi; geçerlilik şekli olarak, herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir.Ayrıca, adi ortaklık ilişkisinde; bir ortak tarafından açılan alacak talebi, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar.Somut olayda;davacılardan ... ile davalılardan ... arasında 1997 yılında başlayıp 2004 yılına kadar devam eden bir sözlü adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu ve bu ortaklık ilişkisinin 2004 yılı itibariyle sona erdiği dosya kapsamında yer alan delillerle sabit olmakla,bu noktada taraflar arasındaki ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yapılması gerektiği kuşkusuzdur.Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nın 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Tasfiye usulünü düzenleyen TBK"nın 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK"nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.O halde mahkemece; bütün bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlığın; yukarıda açıklanan maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken,bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.