10. Hukuk Dairesi 2019/1560 E. , 2019/8682 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespitine ilişkindir.
Mahkeme, bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, mülga 506 sayılı Kanun’un 79. maddesi ile birlikte 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesidir. Anayasa’nın 60’ıncı maddesine göre; “herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” 506 sayılı Kanun’un 6. ve 5510 sayılı Kanun’un 92’nci maddelerinde de söz konusu Anayasa kuralına paralel bir düzenleme ile “sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeceği” kuralına yer verilmiştir.
Sigortalı, işveren ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında kurulan bu sosyal sigorta ilişkisi bir kamu hukuku ilişkisi olduğu gibi, sigortalı olmanın getirdiği hak ve yükümlülüklerden kaçınılamayacağına ilişkin yukarıda belirtilen kurallar nedeniyle, sigortalı hizmetin tespitine ilişkin davalar kamu düzenine ilişkindir. Hal böyle olunca; bu tür davaların özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunlu olup, hâkim tarafların kanıt ve beyanlarıyla yetinemez, kendiliğinden (re’sen) araştırma yapmak zorundadır.
Öte yandan: 506 sayılı Kanununun 2’nci maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre “sigortalı” sayılacağı belirtildikten sonra, 3’üncü maddesinde kimlerin bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacakları ve hangi kişiler hakkında da bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı açıklanmıştır. 5’inci maddesinde ise; “işyeri”, bu kanunun uygulanmasında, 2’nci maddede belirtilen sigortalıların işlerini yaptıkları yerler olarak tanımlanmıştır. Sözü edilen 3’üncü madde hükmünde, özel sektöre ait tarım ve orman işlerinde ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç olmak üzere tarım işlerinde çalışanların sigortalı sayılmayacakları yönünde düzenleme yapılmış, böylelikle, kanun koyucu tarafından, özel sektöre ait tarım ve orman işlerinde ücretle ve sürekli olarak çalışanlar 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı kabul edilmiştir. Benzer düzenlemeler 5510 sayılı Kanun’un 4. ve 6. maddelerinde bulunmakta olup 6-ı bendine göre; ...tarım işlerinde ve ya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanların sigortalı olmayacağı üzerinde durulmuştur. Bununla birlikte genel olarak sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, mülga 506 ve 5510 sayılı Kanunlarda belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmaması şeklinde sıralanabilir. Gerek 4857 sayılı İş Kanununun 8’inci maddesinde iş sözleşmesi (hizmet akdi) tanımlanmış, gerekse 818 sayılı mülga Borçlar Kanununun 313–354"üncü maddelerinde ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 293-470. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, sözleşme; işçinin belirli veya belirsiz bir zaman süresince hizmet görmeyi, iş sahibinin de kendisine ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir akit olarak tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, sözleşmenin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanun’un sistematiği ve diğer maddelerinin düzenleniş şekline göre, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. İş sözleşmesinde, çalışan,emeğini, iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır, ücret ise, yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
Bazı özel kanunlarda anılan tarife yer verilmiş olmasına karşın, bunların sigortalı hizmetlerin tespitine yönelik davaların çözümü için bağlayıcılığı bulunmadığından bu konuda asıl saptamayı, temyiz denetimi görevini yürüten Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve ilgili özel daireler, iş ve sosyal güvenlik hukukunun kendine özgü niteliklerini de göz önünde bulundurarak yapmıştır. Söz konusu tanımda üç özellik belirgin durumdadır ve buna göre, tarım işi, “yetiştirme”, “bakım” ve “üretim” unsurlarını bünyesinde barındırmak zorundadır. Anılan koşulların varlığı durumunda hayvancılık ve arıcılık da tarım işi kapsamına girdiği gibi, bu olguların zaman itibarıyla tamamlanmasından sonraki aşamada yürütülen faaliyetlere ilişkin olarak tarım işi nitelendirmesi yapılamaz.
Somut uyuşmazlıkta,mahkemece verilen ilk karar, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde Dairemizin 08.12.2015 tarih ve 2015/19728, 2015/21673 E-K sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiş, Mahkeme tarafından bozmaya uyulmuştur. Ancak bozma gereği yerine getirilmemiştir. Talebin, davalıya ait tüm arazi ve bahçelerde geçtiğine yönelik olduğu hususu da gözetilerek, ÇKS kayıtlarında beyana konu taşınmazlara ait tapu kayıtları ve ilk tesis ve tedavülleriyle celbedilmeli, komşu parsel malikleri de dahil davacının ne surette ve hangi sürelerde çalıştığı ayrıca muhtar ve azalarında beyanı alınmak suretiyle belirlenerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu istemin reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılardan ..."a iadesine, 18.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.