4. Hukuk Dairesi 2014/15140 E. , 2015/14478 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 10/06/2002 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız fiil nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece maddi ve manevi tazminat istemleri kabul edilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile komşu olduğunu, olay günü davalının kendisini itmesi sonucu yere düştüğünü, sağ kol kemiğinde çatlama olduğunu, olay nedeniyle tedavi gördüğünü ve çalışamadığını belirtilerek, uğramış olduğu maddi ve manevi zararların tazminini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulüne karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinde; davacının bilirkişi raporunda hesap edilen miktara göre maddi tazminat talebini 05/02/2014 tarihinde ıslah ettiği ve davalı tarafından ıslaha karşı zamanaşımı defi"nde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK.’nun 60. maddesi gereği, haksız fiil nedeniyle tazminat talebiyle açılacak davada zamanaşımı, zarara ve failine ıttıla tarihinden itibaren 1 yıl ve her halde fiilin vukuundan itibaren 10 yıllık süreye tabidir. Eylemin aynı zamanda suç oluşturması durumunda uzamış (ceza) zamanaşımı uygulanacaktır. Haksız fiil tarihi itibariyle eylem TCK 456/2 ve 102/4 maddesi kapsamında olup, bu nevi suçlarda ceza zamanaşımının 5 yıl olduğu dikkate alındığında, olay tarihi olan 15/05/2001’den davanın ıslah edildiği 05/02/2014 tarihine kadar yasada öngörülen zamanaşımı süresi dolmuştur. Ayrıca ceza dosyasında da 28/01/2009 tarihinde kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiş, anılan karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bu sebeple ıslahla istenen miktarın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yerinde olmamış bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
-/-
-2-
2014/15140 - 2015/14478
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenler ile davalı yararına BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenler ile reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/12/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY YAZISI
1086 sayılı HUMK"na göre Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesine denir (m.83)
Medeni Usul Hukukumuzda iddia ve savunmanın teksifi ilkesi geçerli olduğu, bunun karşı tarafın rızası olmadan değiştirilemeyeceği için iddia veya savunmasını değiştirmek ve genişletmek isteyen tarafın başvurabileceği yol ıslah müessesesidir.
Islahın konusu; yapılan usul muamelesi olup, bunu yapan taraf dava sebebi, müddeabih ve talep neticesinin değiştirebilir. Ancak müddeabih artırılamaz ve taraf değiştirilemez (m.87)
Ancak Anayasa Mahkemesi 20/07/1999 tarihli kararı ile HUMK"nun 87. maddesini iptal ettiğinden artık davada müddeabihin de ıslah yolu ile artırma yolu açılmıştır.
Islah yargılamanın bitimine kadar yapılabilir (m.84) Islah; bir tarafın mahkemeye karşı yazılı veya karşı taraf hazır ise sözlü olarak tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılır. Islahın yapılması mahkemenin veya karşı tarafın kabulüne bağlı değildir.
Alacak-zarar miktarını yahut değerini tam olarak bilemeyen davacının fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak açtığı davada, yargılama sırasında dava değerinin dilekçede belirtilenden fazla çıktığında davacı bu kısmı HUMK"un 84. maddesine göre yargılamanın sonucu kadar ıslah ederek dava edebilir. Bu kısım ek dava niteliğinde değildir.
Zamanaşımı; hukuki mahiyeti olarak bir def"i olup, borcun kendisini ortadan kaldırmaz ancak borca bağlı dava hakkını ortadan kaldırır.
Dava ilk açıldığı tarihteki zamanışımı hükümlerine tabi olup, yapılan ıslahla istenen kısım için artık zamanaşımı söz konusu olmayacaktır. Anlatılan bu hususlar alacaklının dava açacağı miktar ve değeri tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı ve objektif olarak imkansız olduğu haller için olup, davanın miktarı bilinen veya tespit edilebilen durumlar için değildir.
Dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak istemde bulunulmuş; bilirkişi raporundan sonra ise, ıslah dilekçesi verilmek suretiyle talep sonucu artırılmıştır.
Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 01/10/2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan kanunun 177/1. maddesinde ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir.
-/-
-3-
2014/15140 - 2015/14478
Uygulamada, zaman içerisinde davacının bu fazla kısmı, davayı genişletme yasağı içerisinde, hak arama özgürlüğünün aksine yasakla karşılaşması, yeni davalar açarak usul ekonomisine aykırı durumları ortadan kaldırmak için kanun koyucu 01/10/2011 tarihinde yürürlüğü giren 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesindeki "Belirsiz alacak ve tespit davası" açma kolaylığını getirmiştir. Maddede "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olaraka belirleyebilmenin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir."... "alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir."
Buna göre davacı iddianın genişletilmesi yasağı olmadan, karşı tarafın rızasına ve ıslaha gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabilecektir. Artırılacak bu kısım için artık zamanaşımı söz konusu olmayacağı, davanın açıldığı tarihte zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle ıslahta zamanaşımı olmayacağından sayın çoğunluğunun aksi yöndeki görüşüne katılmıyoruz.10/12/2015