Abaküs Yazılım
6. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/593
Karar No: 2016/1632
Karar Tarihi: 01.03.2016

Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2015/593 Esas 2016/1632 Karar Sayılı İlamı

6. Ceza Dairesi         2015/593 E.  ,  2016/1632 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
    SUÇLAR : Yağma, mala zarar verme, tehdit, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak, örgüte yardım etmek, rüşvet vermek ve almak, göreve ilişkin sırrın açıklanması, 6136 sayılı Yasaya aykırılık, sahtecilik
    HÜKÜM : Mahkumiyet, Beraat
    TUTUKLU

    Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar ... ve ... savunmanları tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/06/2014 ve 20/02/2015 tarihli tebliğnameler ile Daireye gönderilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
    Üyeler ... ve ..."un 6526 sayılı Kanunla Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/4.maddesinin son cümlesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Milletlerarası andlaşmalara aykırı olduğu, bu nedenle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması görüşünün oyçokluğu ile reddedilmesinden sonra yapılan incelemede;
    5271 sayılı CMK"nın 260/1.maddesine göre rüşvet suçundan katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan Hazine"nin, kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 3628 sayılı Yasanın 18.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak temyiz dilekçesinin kapsamına göre, sadece bu suç ve sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... yönünden 3628 sayılı Kanunun 17/1 ve 18/2.maddeleri ile CMK"nın 237/1-2 ve 260/1.maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak Hazinenin katılma talebinin KABULÜNE; rüşvet suçundan haklarında dava açılmayan diğer sanıklar yönüyle üzerlerine atılı suçların mahiyetine göre doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan Hazine"nin, diğer sanıklar hakkında kurulan hükümlere ilişkin temyiz itirazlarının 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 317; sanıklar ... ve ... hakkında hükmolunan cezaların süresine göre, savunmanlarının duruşmalı inceleme istemlerinin de, aynı Yasanın 318.maddeleri uyarınca REDDİNE, karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

    Sanıklar ... ve ...’un, araçlarına binmesini istedikten sonra Yeşilkent Mezarlığına doğru giderken yakınan ..."yı tehdit edip yumrukladıkları, Yeşilkent Mezarlığı civarına geldiklerinde araçtan indirip vurmaya devam ettikleri, yere düştüğünde de tekmelerle vurduklarının; sanıklar ..., ..., ... ve ...’ın, yakınan ..."ı araçlarına zorla bindirip darbederek dolaştırdıkları ve İbrahimli yüksek binalar mevkiinde araçtan indirdiklerinin anlaşılması karşısında; haklarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı Yasanın 109/3-b maddesi uyarınca zamanaşımı içerisinde Cumhuriyet Başsavcılığınca işlem yapılması; sanık ... hakkında aynı Yasanın 220/5.maddesi delaletiyle 258 ve 252/1.maddeleri uyarınca rüşvet ve göreve ilişkin sırrın açıklanması suçlarından açılan davalarda ise, zamanaşımı içerisinde mahkemece hüküm kurulması olanaklı görülmüştür.
    TUTUKLU

    I-) Sanık ... hakkında, yakınanlar ... ve ...’a yönelik yağma;

    Yakınan ..."ye yönelik sanıklar ... ve ... hakkında, yağma;

    Sanıklar ... ve ... hakkında, yakınan ..."a yönelik yağma;

    Sanıklar ..., ... ve ... hakkında, yakınan ..."e yönelik yağma;

    Sanıklar ..., ... ve ... hakkında, yakınan ..."e yönelik yağma;

    Sanıklar ... ve ... hakkında, yakınan ..."a yönelik yağma;

    Sanıklar ..., ... ve ... hakkında, yakınan ...’a yönelik yağma;

    Sanıklar ..., ... ve ... hakkında, rüşvet vermek;

    Sanık ... ve ... hakkında, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;

    Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararların dayandığı gerekçelere ve takdire göre, katılan Hazine vekili ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin ONANMASINA,

    II-) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak;

    Sanıklar ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek;

    Yakınan ...’e yönelik sanık ... hakkında, tehdit ile sanıklar ..., ... ve ... hakkında, yağma;
    ./..

    TUTUKLU

    Yakınan ..."a yönelik sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında, yağma;

    Yakınan ..."ye yönelik sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında, yağma;

    Yakınan ..."a yönelik sanıklar ... ve ... hakkında, tehdit;

    Yakınan ..."a yönelik sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında, yağma; sanık ... hakkında, tehdit suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;

    Oluş ve dosya içeriğine göre, 22.08.2010 tarihinde örgüt lideri sanık ...’in talimatı ile diğer sanıklar ..., ... ve ...’ın bulundukları aracın, tahsilat için gittikleri yakınan ...’nün işyerinden çıktıktan sonra polis ekiplerince durdurularak araçta yapılan aramada, sağ ön koltuk altında, 1 adet 9 mm çaplı CZ-75 model 19902 seri nolu tabanca ve 10 adet MKE yapımı mermi bulunarak el konulduğu; sanık ...’ın, hemen sanık ...’i arayıp görevli polis memurlarının durdurduğunu ve ...’da tabanca yakalandığını bildirdiği; örgüt üyelerinden ... hakkında, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan ayrı dava açılıp aynı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca mahkumiyet kararı verildiği; 02.11.2010 tarihinde yakınan ...’le görüşmeler yapıldığı sırada, ...Mahallesi ... Cadde üzerinde örgüt lideri sanık ...’in şoförlüğünü ve korumalığını yapan örgüt üyesi ...’in kullanmış olduğu otomobilde yapılan aramada 1 adet tabanca ve 7 adet MKE yapımı fişeği bulunarak el konulduğu, olayla ilgili olarak sanık ... hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan ayrı dava açılıp mahkumiyet kararı verildiği; örgüt lideri sanık ...’in, 22.01.2011 tarihinde 18:20 sıralarında yakınan ...’ın ikametinin kapısına dört el silahla ateş ettiği, olay yeri inceleme görevlilerince yapılan incelemede, ikametin önünde, 2 adet deforme mermi çekirdeği, 2 adet 9 mm çaplı MKE yapımı boş kovan, 1 adet deforme olmuş mermi gömlek parçası, 1 adet deforme olmuş mermi nüvesi, giriş kapısı üzerinde ise, 4 adet mermi girişi ve 2 adet mermi çekirdeği sekme izi olduğunun tespit edildiğinin anlaşılmasına göre; örgütün, silahlı
    örgüt olduğunun kabulü ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak; sanıklar ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek suçlarından kurulan hükümlerde, 5237 sayılı Yasanın 220/3. maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi; yakınanlar ..."a yönelik
    TUTUKLU

    eylemlerin birden fazla kişi tarafından birlikte, işyerinde, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla, yakınan ...e yönelik yağma eyleminin ise, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin
    oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla işlendiğinin anlaşılması karşısında; sanıklar ..., hakkında, TCK’nın 61. maddesi değerlendirilerek alt sınırdan uzaklaşılması; yakınan ...e yönelik tehdit eyleminin birden fazla kişi tarafından birlikte ve var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlendiğinin anlaşılmasına göre de, sanık ... hakkında, aynı Yasanın 106/2,c bendinin de uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış,

    Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler kurulunun takdirine göre, suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    Ancak;

    Sanıkların, hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar TCK"nın 53/1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; ancak, TCK"nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildikleri takdirde, kendi altsoyları üzerinde TCK"nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluklarının sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK"nın 53/1-b maddesinde yazılı, "seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan" ibaresinin iptal edilmiş olması,

    Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı, sanıklar ..., savunmanları ile sanıklar ..., ’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından
    TUTUKLU

    TCK"nın 53.maddenin uygulanmasına ilişkin bölümler çıkarılarak yerlerine, "Sanıkların, kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkumiyetinin yasal sonucu olarak, TCK"nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; aynı Kanunun 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1.maddesinin (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, (c) bendinde yazılı kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum oldukları hapis cezasının infazında koşullu salıverilinceye kadar kullanamamalarına" cümlesinin yazılması suretiyle, eleştiriler dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

    III-) Sanık ... hakkında, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek;

    Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak;

    Sanıklar ... ve ... hakkında, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek;

    Yakınanlar ... ve ...’a yönelik sanıklar ..., ... ve ... hakkında yağma, sanık ... hakkında tehdit;

    Yakınan ..."a yönelik sanık ... hakkında, tehdit;

    Yakınan ..."a yönelik sanıklar ..., ... ve ... hakkında, yağma;

    Yakınan ..."a yönelik sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında, yağma; sanık ... hakkında, tehdit;

    Yakınanlar ... ve ..."e yönelik sanıklar ..., ... ve ... hakkında, yağma; sanık ... hakkında tehdit;

    Yakınan ..."ya yönelik sanıklar ..., ... ve ... hakkında, tehdit;
    TUTUKLU

    Sanık ... hakkında, rüşvet almak ve göreve ilişkin sırrın açıklanması;

    Sanık ... hakkında, rüşvet vermek suçlarından kurulan mahkumiyet;

    Yakınan ..."ye yönelik sanık ... hakkında, yağma,

    Sanıklar ... ve ... hakkında, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek ile;

    Sanık ... hakkında, sahtecilik suçlarından kurulan beraat;

    Yakalandığında ele geçen tabanca ile örgüt yöneticisi olduğu için örgüt üyesi ..."da ele geçen tabanca nedeniyle sanık ... hakkında, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan mahkumiyet ve beraat;

    Sanıklar ..., hakkında, yakınan ..."a yönelik mala zarar verme suçundan kurulan mahkumiyet;

    Sanıklar ..., hakkında, yakınan ...’a yönelik mala zarar verme suçundan kurulan beraat hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;

    Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler kurulunun takdirine göre, yakınan ..."a yönelik yağma suçunun sanıklar ..., ... ve ...; çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek suçunun sanık ...; suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak suçunun sanıklar ..., suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek suçunun sanıklar ... ve ... tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    Ancak;

    1-) Yakınan ..."nın 03.11.2010 tarihli anlatımında; “2010 yılı Mart ayı içerisinde sanık ...’dan 30.000.TL değerinde otomobil aldığını, 10.000 TL’sini peşin, kalan 20.000.TL’sine de 30.10.2010 tarihli müşteri çekini ciro ederek verdiğini, çekin günü geldiğinde çekin sahibi ödemeyince sanık
    ./..

    TUTUKLU

    ..."ın kendisini arayarak kalan parayı ödemesini istediğini, kendisinin bu şahıstan bir hafta süre istediğini, sanık ...’ın ortağı olarak bildiği diğer sanık ...’un 02.11.2010 tarihinde telefonla arayıp yanına geldiklerini ve kendisini arabaya bindirip, Yeşilkent Mezarlığına doğru gittiklerini, yolda giderken sanıklar ... ve ...’un "bu parayı ödeyeceksin sana ceza kestik 15.000.TL fazla ödeyeceksin" dediklerini ve araç içerisinde kendisini yumrukladıklarını, Yeşilkent Mezarlığı civarına geldiklerinde kendisini araçtan indirdiklerini, sanık ...’un, boş senedi kendisine imzalattığını ve borcunun 50.000.TL olduğunu, cezasının kesildiğini, aksi halde kendisini öldüreceklerini söylediğini, her ikisinin de kendisine "senin ananı avradını sinkaf ederiz bize evinin tapusunu vereceksin" diyerek tehdit ettiklerini, tekrar otomobile bindirerek babasının evine gittiklerini, evde bulunan dedesinin adına kayıtlı evin tapusunu bu şahıslara verdiğini, "tapu devir işlemleri için dedesini 03.11.2010 günü tapuya getirmesini" söylediklerini, kendisi de bu şahıslardan korktuğu için hepsini kabullendiğini, daha sonra suç duyurusunda bulunduğunu”; 31.01.2011 tarihli ifadesinde, ilk anlatımlarına benzer şekilde olayı anlatıp devamla, “Şu an için ödeme gücünün olmadığını söyleyince sanık ...’un, "beni ilgilendirmez ne yapıp edeceksin bana olan borcunu ödeyeceksin" demesi üzerine, dedesi adına kayıtlı bir tapulu bir arazinin bulunduğunu, değerinin 50.000.-TL civarında olduğunu, borcuna karşılık bu araziyi kendilerine verebileceğini, arazinin satışından kalan paranın da tarafına ödenmesini istediğini, 02.11.2010 tarihinde saat:11.30 sıralarında sanıklar ... ile ...’un, araçla yanıma gelip arabaya binmesini istediklerini, birlikte Yeşilkent Mezarlığına doğru gittiklerini, araç içerisinde tehdit ederek yumrukladıklarını, Yeşilkent Mezarlığı civarına geldiklerinde de araçtan indirip vurmaya devam ettiklerini, sanık ...’un, dedesi adına kayıtlı araziyi 10.000.- TL karşılığında alacağını, 90.000.-TL borcunun olacağını söylediğini, korkusundan söylediklerini kabul ederek üzeri boş senedi imzalayarak verdiğini, "12 saat müsaade vererek ertesi gün saat 12.00’da tapuda dedesiyle birlikte hazır olmasını ve burada tapunun devrini vermesini, kalan 90.000 TL için de 15 gün müsaade edeceklerini" söylediklerini, kabul etmesi üzerine eve geldiklerini, tapuyu alarak kendilerine verdiğini, kendilerinden iyice korktuğundan söylediklerinin hepsini yerine getirerek kabul ettiğini ve daha sonra suç duyurusunda bulunduğunu, suç duyurusunda bulunması üzerine, "Kendisine ve aile fertlerine zarar vereceklerini, borcunun 500.000 TL olduğunu, bunu ödememesi halinde öldüreceklerini" söylediklerini, aynı soruşturma numarasına kayden tekrardan şikayette bulunduğunu, tekrardan tehdit edilince İstanbul iline kaçtığını”; Mahkeme beyanında ise, “İki araç satın aldığını, yarısını ödediğini, kalan 30,000.-TL için bir çek verdiğini, işleri kötü gittiğinden bu çekin karşılığını bankada bulunduramadığını, aralarında bir husumet meydana geldiğini, kalan borcunu sanık ..."ın kardeşi ..."a ödediğini, aralarında bir sorun kalmadığını” belirttiği;

    TUTUKLU

    Sanıklar ... ve ..."un, soruşturma aşamasında alınan savunmalarında, “Oto satışı karşılığında yakınandan 4 adet çek ve 2 adet senet aldıklarını, çeklerin karşılıksız çıkmasından dolayı 2 tanesini icraya verdiklerini, iki tanesinin kendilerinde olduğunu, yakınanla konuştuklarını, 90.000 TL borcuna karşılık dedesinin arsasını vereceğini, kalanını ise bir hafta içerisinde ödeyeceğini söylediğini, kabul ettiklerini, daha sonra tapuyu vermemek için kendilerine asılsız
    iddialarda bulunduğunu, tehdit etmediklerini, zorla senet imzalatmadıklarını”; kovuşturma aşamasında ise, “İki tane araç sattıklarını, yakınanın 60.000.-TL borçlandığını, borcuna karşılık 20.000"er TL"lik 30/09/2010, 30/10/2010 ve 30/11/2010 tarihli çek verdiğini, bu çekleri ödemediğini, işyerine geldiğinde kendisinden alacaklarına karşılık bir de 60.000.-TL"lik kaşeli, imzalı senet aldıklarını, olayın tamamen alacaklarını tahsil etmeye yönelik ticari bir ilişki olduğunu”
    savundukları ve 1 adet 30.000.- TL lik senet, 3 adet 20.000.-TL ile 1 adet 14.300.- TL lik çek ibraz ettiklerinin anlaşılması karşısında; yakınanın borcunun tutarı ile sanıklarca istenen miktar gerektiğinde defter ve muhasebe kayıtları da incelenip kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlendikten, ibraz etmiş oldukları senet ve çeklerin yakınan tarafından verilip verilmediği; verilmiş ise, hangi ticari ilişki sonucu verildiği ve rızayla verilip verilmediği sorulup araştırıldıktan sonra belirlenecek olan yakınanın borcunun miktarı ile suç tarihindeki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücüne göre sanıklarca yakınanlardan istenen paranın orantılı ve uyumlu olup olmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenerek, 5237 sayılı TCK’nın 150/1. maddesi anlamında bir hukuki ilişki ve bu ilişkiye dayanan alacak bulunup bulunmadığı saptanıp kanıtların bir bütün halinde değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanıklar ..., ... ve ...’un hukuki durumunun takdiri gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,

    2-) Sanık ... hakkında, evinde yapılan aramada ele geçen 14 adet çek ile ilgili olarak resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiası ile açılan kamu davasında, çeklerin aldatma yeteneği hususunda inceleme yapılmadığı ve dosyada bazılarının sahte olduklarına ilişkin ilgili banka yazıları dışında başka bir bilgi ve belge bulunmadığının anlaşılması karşısında; belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu göz önüne alınıp, öncelikle sahte olduğu iddia edilen çeklerin asılları duruşmaya getirtilerek incelenmek suretiyle, özellikleri ile Türk Ticaret Kanununda öngörülen bütün unsurlarını taşıyıp taşımadığı duruşma tutanağına yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde asılları dosyada bulundurulduktan sonra, yasal unsurları taşıyıp taşımadığı ve aldatma yeteneği bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılıp, aldatma yeteneği bulunduğunun anlaşılması halinde, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından, sahteliğin ne şekilde tespit edildiğinin ilgili bankadan sorulup gerekirse çekin sahteliği ve üzerindeki yazı ve imzaların aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması, ayrıca keşideci olarak görünen kişi ve şirket yetkilisinin
    TUTUKLU

    kimlik ve adres bilgilerinin tespiti ile celp edilip beyanlarının alınmasından sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik soruşturmayla yazılı şekilde hüküm kurulması,
    3-) Oluş ve dosya içeriğine göre, 22.08.2010 tarihinde örgüt lideri sanık ...’in talimatı ile diğer sanıklar ..., ... ve ...’ın bulundukları araçta, tahsilat için gittikleri yakınan ...’nün işyerinden çıktıktan sonra polis ekiplerince durdurulduktan sonra yapılan aramada, sağ ön koltuk altında, 1 adet 9 mm çaplı CZ-75 model 19902 seri nolu tabanca, 1 adet şarjör ve 10 adet MKE yapımı mermi bulunarak el konulduğu; ...’ın hemen sanık ...’i arayıp görevli polis memurlarının durdurduğunu ve ...’da tabanca yakalandığını bildirdiği, örgüt üyelerinden ... hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan ayrı dava açılıp aynı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca mahkumiyet kararı verildiği; 02.11.2010 tarihinde yakınan ...’in yanından ayrıldıktan sonra, ...Cadde üzerinde örgüt lideri sanık ...’in şoförlüğünü ve korumalığını yapan örgüt üyesi ...’in kullanmış olduğu otomobilde yapılan aramada 1 adet tabanca, 1 adet şarjörü ve 7 adet MKE yapımı fişeği bulunarak el konulduğu, olayla ilgili olarak sanık ... hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan ayrı dava açılıp mahkumiyet kararı verildiği; örgüt lideri sanık ...’in, 22.01.2011 tarihinde 18:20 sıralarında yakınan ...’ın ikametinin kapısına dört el silahla ateş ettiği, olay yeri inceleme görevlilerince yapılan incelemede, ikametin önünde, 2 adet deforme mermi çekirdeği, 2 adet 9 mm çaplı MKE yapımı boş kovan, 1 adet deforme olmuş mermi gömlek parçası, 1 adet deforme olmuş mermi nüvesi, giriş kapısı üzerinde 4 adet mermi girişi ve 2 adet mermi çekirdeği sekme izi olduğunun tespit edildiğinin anlaşılmasına göre; silahların, örgütün amaçları doğrultusunda bulundurulduğu, örgütün amaçlarını gerçekleştirmede doğrudan veya dolaylı olarak kolaylaştırmaya elverişli olduğu ve bu nedenlerle örgütün, silahlı bir örgüt olduğunun kabulü ile sanık ... hakkında, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek; sanıklar ..., hakkında, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, sanıklar ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek suçlarında 5237 TCK’nın 220/3. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, “dosya kapsamında tespit edilen olayların, silah ile işlenmediği daha çok telefon ile tehdit, muhatabın işyerine sık giderek taciz etme ve örgütün korkutucu gücünü kullanarak mağduru baskı altına alma yöntemleri ile işlendiği, silahın fonksiyonlarından faydalanılmadığı, iddianame kapsamında bazı sanıklardan elde edilen silahların sanıkların münferit silahları olduğu, bu itibarla örgütün çıkar amaçlı silahsız organize suç örgütü olduğu” biçimindeki yasal olmayan gerekçe ile mahkemece, örgütün silahlı suç örgütü olarak kabul edilmemesi,
    TUTUKLU

    4-) Sanıklar ... ve ...’un, 7.000.-TL alacaklı oldukları yakınan ...’a “Ya borcunu öde ya da bu senet bizden çıkar, başkaları ile hesaplaşırsın” dedikten sonra senedi tahsilat için sanık ...’in lideri olduğu suç örgütüne verdikleri, yanında 3-4 kişiyle birlikte sanık ...’in, 2010 yılı Temmuz veya Ağustos aylarında yakınanın işyerine gelip, yakınanın ... ve ...’a borcundan dolayı vermiş olduğu 7.000.-TL"lik senedi masaya koyarak, “Yeğen bu hesabı hemen görelim” dediği ve yakınanla hukuki ilişkiye dayanan
    herhangi bir alacağı bulunmayan sanık ... ve diğer örgüt üyesi sanıklarla birlikte tehdit etmek suretiyle sonraki günlerde suça konu senedi tahsil ettiklerinin anlaşılması karşısında; sanıklar ... ve ...’un, üzerlerine atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek suçunu işlediklerinin kanıtlandığı; sanık ...’nın eyleminin de, yağma suçunu oluşturduğu gözetilip hükümlülükleri yerine, kanıtların takdirinde yanılgıya düşülerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile sanık ... hakkında tehdit suçundan mahkumiyet ile sanıklar ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte yardım etmek suçundan beraatlerine karar verilmesi,
    5-) Oluş, dosya içeriği ile yakalama ve fiziki takip tutanağı içeriğine göre; sanık ...’nın, örgüt lideri ... ile birlikte yakınan ..."nün işyerine para istemek için önceki günlerde gittikleri, diğer sanıklar ile birlikte yakınan ...’den para aldıklarının anlaşılması karşısında; fikir ve eylem birliği içerisinde suça iştirak eden sanık ...’nın, yakınan ..."ye yönelik yağma suçunu işlediğinin kanıtlandığı gözetilip hükümlülüğü yerine, kanıtların takdirinde yanılgıya düşülerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesi,
    6-) 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçunun mütemadi suçlardan olduğu ve hukuki kesintiyi oluşturan iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar gerçekleştirilen eylemlerin tek suç oluşturacağı, sanık ...’in, yakalandığında ele geçen tabanca ile örgüt yöneticisi olması nedeniyle örgüt üyesi ..."da ele geçen tabancadan sorumlu olacağı ve eyleminin bir bütün halinde 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesine uyan suçu oluşturacağı, ancak bu suçtan temel ceza belirlendiği sırada sanığın kastının yoğunluğuna ve tabanca adedine göre alt sınırdan uzaklaşılarak cezanın belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin; hakkında, yakalandığında ele geçen tabanca nedeniyle aynı Yasanın 13/3. maddesi uyarınca mahkumiyet; örgüt üyesi ..."da ele geçen tabanca nedeniyle de, “Örgüt liderinin, üyenin silahından dolayı sorumlu tutulamayacağı” gerekçesiyle beraat hükmünün kurulması,
    7-) ... Müdürlüğünde çalışan Polis Memuru sanık ...’ın, örgüt mensubu olan sanık ... ile ilgili haber merkezine gelen ihbarları bahane ederek 14.12.2010 tarihlerinde tanıştığı,
    TUTUKLU

    sonraki zamanlarda birbirlerinin işyerlerine gitmek, hamama gitmek ve kahvaltı yapmak gibi vesilelerle buluştukları ve yiyip-içip eğlendikleri, GBT’sini ve dinlenildiğini öğrenip sanık ...’ye bilgi verdiği, karşılığında da menfaat temin ettiği, aralarında rızaya dayalı menfaat ilişkisinin bulunduğu, sanıkların tevilli ikrarlarında belirttikleri ve dinleme kayıtlarına yansıdığı şekilde aralarında zımni bir rüşvet anlaşmasının oluştuğu; aynı sanıklar arasında farklı tarihlerde menfaat sağlanması durumunda, 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesi uyarınca rüşvet alma ve verme fiillerinin zincirleme tek suç olarak kabul edilmesi gerekeceği anlaşılmakla, sanık ...’nün eylemlerinin 5237 sayılı TCK"nın 252 ve 43. maddeleri uyarınca tamamlanmış rüşvet verme; sanık ...’ın eylemlerinin ise, aynı Yasanın 42 ve 44. maddeleri de dikkate alındığında bir bütün halinde 252 ve 43. maddelerine uyan tamamlanmış rüşvet alma suçunu oluşturduğu gözetilip mahkumiyetleri yerine, yazılı biçimde hüküm kurulması,
    8-) Yakınan ..."a yönelik eylemin, birden fazla kişi tarafından birlikte, işyerinde, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak ve suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla, işlendiğinin anlaşılması karşısında; sanıklar ..., ... ve ... hakkında 5237 sayılı TCK’nın 149/1. maddesinin (c), (f) ve (g) bentleri ile birlikte (d) bendinin de uygulanması ve aynı Yasanın 61. maddesi değerlendirilerek alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin düşünülmemesi,

    9-) Yakınanların şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle haklarında mala zarar verme suçundan açılan davanın, 5271 sayılı CMK’nın 223/8 maddesi gereğince düşmesine karar verilmesi gerekirken, sanıklar ..., ..., ..., ... hakkında, yakınan ..."a yönelik eylemde 5237 sayılı TCK’nın 151/1. maddesi gereğince mahkumiyet; sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında, yakınan ...’a yönelik eylemde ise, beraat hükümleri kurulması,
    10-) a-) Yakınan ..."ın anlatımlarında, “...’a olan 5.000 TL tutarındaki borcu için sanık ...’ın, sanıklar ... ve ... ile birlikte ağabeyi ...’ın çalıştığı işyerine giderek bu borca ilişkin senetleri tahsil etmeye çalıştıklarını, ağabeyi Bülent’ten 5.000.-TL’yi tahsil ettiklerini”; yakınan ..."ın ise, “Kardeşinin ... isimli şahsa 5.000.-TL borçlanmış olduğunu, borcunu İzzettin’e ödeyemediğini, sanık ...’ın, ... ile birlikte 4 kişinin çalışmış olduğu işyerine geldiklerini ve ...’ın, "artık sizin bana borcunuz yok, senetleri bu adamlara verdim. Siz bu adamlara ödeme yapacaksınız" diyerek işyerinden ayrıldıklarını, ...’ya "biraz müsaade etmesini ve kardeşimin borcunu ödeyeceğini" söylediğini, ailesine veya kendisine bir şeyler yaparlar düşüncesi ile borcu kabullendiğini ve hemen ödemek istediğini, …kardeşine ait 5.000 TL’lik borcun tamamını ...

    TUTUKLU

    Kara’lara ödediğini, bunların uyuşturucu kullanan ve cezaevine giren çıkan şahıslar olduğunu, bu şahıslardan korktuğu için senetleri ödediğini” beyan ettiği ve dosya içerisinde de cebir ve tehdide ilişkin beyan ve kanıta rastlanmadığının anlaşılmasına göre, sanıklar ..., ’ün;
    b-) Soruşturma aşamasında ifadesi alınamayan yakınan ..."ın mahkemedeki beyanında; işlerinin kötüye gittiğini, piyasaya yüklü miktarda borçlandığını, alacaklıların yüklü miktarda faiz istediklerini, alacaklılardan bir kısmını sanık ...’in tanıyor olması nedeniyle kendisinden yardım istediğini, alacaklılarla ..."in de yer aldığı bir toplantı tertiplediklerini ve ...’in alacaklılara "alacaklarınızın hepsi ödenecek yalnız biraz zaman tanıyın" dediğini, alacaklıların da bunu kabul ettiklerini, bir süre sonra da gayrimenkul satarak borçlarının bir kısmını kapattığını, halen de ödemeye devam ettiğini, sanık ..."in matbaanın bulunduğu arsanın ve matbaanın satışı konusunda kesinlikle bir baskısı olmadığını” söylediği, dosya içerisinde de cebir ve tehdide ilişkin beyan ve kanıta rastlanmadığının anlaşılmasına göre, sanıklar ..., ’ın;
    c-) Yakınan ... aşamalardaki ifadesinde, “2006 yılı içerisinde ...’ye bir oto alım satımından dolayı 20.000.-TL borçlandığını, 2010 yılının Ekim ayı içerisinde sanık ...’nün, sanık ... ile yanına gelerek, kendisinin ...’e borcu olduğunu, kendisine olan borcunu en kısa zamanda ...’e ödemesini istediğini, birkaç gün idare etmesini ödeyeceğini söylediğini, daha sonraki sürelerde Gaziantep’te cemaat tabir edilen uzlaşma heyeti halinde Oda Başkanlığında bir araya geldiklerini, bu toplantıda ..., .’in de olduğunu, burada konuştuktan sonra borcuma konu olan aracın değerinin 20.000.-TL’sı olduğunu belirlediklerini, arkadaşı Hüseyin Çelik’in ...’den olan 5.000.-TL alacağını borcundan düştüklerini, 2010 yılının Aralık ayında ödemek koşuluyla 15.000.-TL borcu olduğu konusunda anlaşmaya varmaları üzerine 15.000.-TL’lik bono senedini imzalayarak ...’e verdiğini, senedi ödeyemediğinden içinde bir korku oluştuğunu, ancak korktuğundan dolayı bu şekilde uzlaşma yolunu tercih ettiğini” beyan ettiği ve dosya içerisinde de cebir ve tehdide ilişkin beyan ve kanıta rastlanmadığının anlaşılmasına göre, sanıklar ...,’ın, yakınanları, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kıldıklarına ilişkin kanıtların nelerden ibaret olduğu karar yerinde açıklanıp gösterilmeden, adları geçen sanıklar hakkında yazılı biçimde karar verilmesi,

    11-) Kabul ve uygulamaya göre de;
    TUTUKLU

    Anılan eylemler nedeniyle mahkum olan sanıkların, hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar TCK"nın 53/1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; ancak, TCK"nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildikleri takdirde, kendi altsoyları üzerinde TCK"nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluklarının sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK"nın 53/1-b maddesinde yazılı, "seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan" ibaresinin iptal edilmiş olması,
    Bozmayı gerektirmiş, katılan Hazine vekili, O yer Cumhuriyet savcısı, sanıklar ..., savunmanları ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ...’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    KARŞI OY:

    05.07.2012 günlü Resmi Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler; 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da; anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtayın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Sözü geçen bu hüküm, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırıdır. Şöyle ki;
    TUTUKLU

    1-Özel yetkili mahkemeler, “Adil Yargılanma Hakkı” ve “Yargı Birliği”ni sağlamak amacıyla kaldırılmıştır. Bu husus, anılan Kanunun genel gerekçesi ile sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; tüm ağır ceza mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması amaçlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır.
    Ancak, 6526 sayılı Kanunla, Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen geçici 14. maddesinin 4. fıkrasının son cümlesinde, özel-genel mahkeme ayrımı sürdürülmekle; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36; “Kanuni hâkim güvencesi” başlıklı 37 ve “Suç ve Cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesine aykırı bir düzenleme yapılmış ve yargı birliği ilkesi ihlal edilmiştir.
    2-Mahkemeler, bütün işlemlerinde, Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan “Kanun önünde eşitlik” ilkesine uygun hareket etmek zorundadır. 6526 sayılı Kanunla kanıt toplama yöntemleri değişmiş; yargılama hukuku, hukuka uygun ve güvenilir hâle getirilmiştir. Önceden, CMK’nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda, şüpheli ve sanıklar yönünden mevcut kısıtlayıcı hükümler kaldırılmakla, kişilerin hukuki güvenlik hakları ile yargılama eşitliği sağlanmıştır.
    3-Keza bu cümle, Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan, “Hak arama hürriyeti ile herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu”; 37. maddesindeki, “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı” ve 38. maddesinde yer alan, “Kanuna aykırı olan elde edilmiş bulguların, delil olarak kabul edilemeyeceği” hükümlerine de aykırılık teşkil etmektedir.
    4-Çağdaş anayasaların temel kurallarından birisi de kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği kuralıdır. Kanun koyucu, CMK’nın 250. maddesi ile görevli mahkemeleri kaldırmakla, bu mahkemelerin, normal ağır ceza mahkemelerine göre daha güvencesiz olduğunu kabul etmiştir.
    5-CMK’nın 250. maddesi ile görevli mahkemelerin kaldırılarak diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıklarıyla, kararları Yargıtay’da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında fark yaratılması da Anayasa’nın 10. maddesinde yazılı eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmuştur.

    6-Anayasa’nın 90/son maddesinde yer alan, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” kuralı gereği olarak da; yapılan
    TUTUKLU

    düzenleme, AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir.
    Özetle, 5526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrasının son cümlesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalara aykırı olduğundan, 152. madde uyarınca Anayasa Mahkemesine başvurulması ve verilecek karar sonucuna kadar temyiz incelemesinin geri bırakılması görüşündeyim.

    KARŞI OY:

    6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay"ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.

    Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay"a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir.

    Çünkü;
    TUTUKLU

    5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi "kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi" ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeplerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay"da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.

    Şöyle ki;

    1-Özel Yetkili Mahkemeler, "Adil Yargılanma Hakkı" ve "Ağır Ceza Mahkemeleri" arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay"ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.

    Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.
    2- Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK"nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen TUTUKLU


    davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay"da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10; "Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36; "Kanunî Hâkim Güvencesi" başlıklı 37; "Suç ve Cezalar" başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.

    Görüldüğü üzere;

    Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hem de tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.
    Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.
    Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.

    Şöyle ki;

    Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.
    Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili
    mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.
    TUTUKLU
    Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi