Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/5-344
Karar No: 2012/585
Karar Tarihi: 19.09.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/5-344 Esas 2012/585 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/5-344 E.  ,  2012/585 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Antalya 1.Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 29/07/2011
    NUMARASI : 2011/236 E-2011/335 K.

    Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atma iddiasına dayalı tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya Asliye 1.Hukuk Mahkemesi"nce davanın reddine dair verilen 18.05.2009 gün ve 2008/33 E.-2009/218 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesi"nin 17.02.2011 gün ve 2010/21091 E.-2011/2455 K. sayılı ilamı ile;
    (...Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
    Mahkemece davanın 1964 tarihinde yapılıp kesinleşen kamulaştırma nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Yapılan incelemede; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 23.05.1968 tarihinde kesinleşerek davacı adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
    3402 sayılı Kanunun 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanunla değişik 12.maddesinin 3.fıkrası hükümlerine göre kadastrosu yapılan taşınmazlarla ilgili olarak bu tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı, dava açılamayacağı ve bu hükmün olayımızda olduğu gibi taşınmazın niteliğine devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın henüz kesin hükme bağlanmamış davalarda da uygulanacağı nazara alındığında kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek, açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi,
    Doğru görülmemiştir …)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kamulaştırmasız el atma iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin ... ada .. parsel sayılı taşınmazın hissedarlarından olduğunu, taşınmaza davalı idare tarafından 7-8 yıl kadar önce yol yapmak suretiyle kamulaştırmasız olarak elatıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 20.000,00 YTL nin taşınmaza elatma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, dava konusu taşınmazın 26/02/1964 tarih 1964/31 sayılı kamu yararı kararı gereğince kamulaştırıldığını, taşınmazın 1964 yılından bu yana yol olarak kullanıldığını, usulüne uygun şekilde idarece kamulaştırılan taşınmazla ilgili aradan uzun yıllar geçtikten sonra kamulaştırmasız elatma davası açılmasının hukuka ve iyiniyet kurallarına uygun olmadığını, hak düşürücü sürelerin de geçmiş bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemenin, dava konusu taşınmazın 5804 m² lik kısmının 26/02/1964 tarihinde kamulaştırıldığı, kamulaştırma işleminin kesinleştiği, kamulaştırma işleminin kesinleşmesi ile mülkiyetin TMK 705 (MK 633) maddesi gereğince davalı idareye geçtiği, kamulaştırılan kesim dışında kalan bölümlerine davalı idarenin elatması bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; somut olayda 5841 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3.maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı, noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için bu noktada öncelikle “kamulaştırmasız fiili el atma” kavramının açıklanmasında yarar vardır.
    Kamulaştırma yetkisine sahip bir idare, Anayasa ve yasalara uygun bir işlem oluşturmaksızın, bir kimsenin taşınmaz malına el koyar ve onun üzerinde bir tesis veya bina yapar yahut o taşınmaz malı bir hizmete tahsis ederek mal sahibinin taşınmazı üzerinde dilediği gibi kullanma hakkına karşı herhangi bir girişimde bulunursa, idare taşınmaz mala kamulaştırmasız el atmış sayılır (A... A.., Kamulaştırmasız Elkoyma ve Yeni Hükümler, Ankara, 1987, s:23).
    Mülkiyet hakkı ise öğretide, bir mal üzerinde sahibine en geniş hakimiyet (hakkın sağladığı yetki) sağlayan bir ayni hak olarak tanımlanmıştır(Bertan, Suat: Ayni Haklar, Cilt 1, Ankara 1976, Sahife 30; Ertaş, Şeref: Eşya Hukuku, D.E.Ü.H.F. Yayınları, 2.Bası, Ankara 1995, Sahife 169; Oğuzman, M.Kemal-Seliçi, Özer-Özdemir, Saibe Oktay: Eşya Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul 2006, Sahife 18, 229). Mülkiyet hakkı, sahibine hakkın konusu olan şeyden kullanma (usus), ürünlerinden yararlanma (fructus) ve malı tüketme, eski deyimle sarf ve istihlak edebilme (abusus) yetkilerini sağlar (Oğuzman, M.Kemal-Seliçi, Özer-Özdemir, Saibe Oktay: a.g.e., s.18; Ertaş, Şeref: a.g.e., s.170). Mülkiyet hakkı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 683 ila 778.maddeleri arasında düzenlenmiş olup, açık bir tanımı yapılmış değildir. Mülkiyetin unsurlarını belirten T.M.K."nun 683.maddesi aynen:
    “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
    Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.”
    Hükmünü içermektedir.
    Bu madde hükmü dikkate alındığında; mülkiyetin sağladığı aktif yetkiler (mülkiyetin müspet unsurları da denilmektedir), “o şeyde hukuk düzeninin sınırları içinde dilediği gibi tasarruf etme hakkı”dır. Bu tasarruf, malın fiilen kullanılması, semerelerin toplanması, malda değişiklik yapılması, malın tahrip ve tağyir edilmesi gibi fiili tasarrufları içine aldığı kadar, malı başkasına devretme, üzerinde hak tesis etme gibi hukuki tasarrufları da içine alır. Mülkiyeti koruyucu yetkiler (buna mülkiyetin menfi unsurları da denilmektedir) kapsamında; malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini dava edebilir. Bu talepler mülkiyet hakkından kaynaklanır ve varlıklarını mülkiyet hakkına ayrılmaz bir biçimde bağlı olarak sürdürürler (Oğuzman, M.Kemal-Seliçi, Özer-Özdemir, Saibe Oktay: a.g.e., s.229,230,231; Ertaş, Şeref: a.g.e., s.171).
    Nihayet, üzerinde durulması gereken konulardan biri de, tapu kaydına bağlanan ve böylece davacı adına mülkiyet hakkı oluşturulan kamu malı niteliğinde olduğu ileri sürülen karayolunun üzerinde bulunduğu yere ait tapunun niteliğinin belirlenmesi gereğidir.
    Belirtilmesinde yarar vardır ki devlet tarafından verilen, doğru esasa ve geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
    Böyle bir yerin temel vasfı, yani kamu malı niteliği değişmemekle birlikte, malikin söz konusu tapuya dayalı hakkının korunması da gerekmektedir.
    Nitekim, Hukuk Genel Kurulu"nun 11.05.1988 gün ve 1987/1-826 E., 1988/399 K. ve 03.02.2010 gün ve 2010/4-4 E.-2010/56 K. sayılı kararlarında da, tapu kaydının iptal edilinceye kadar geçerliliğini koruyacağı benimsenerek, mülkiyet hakkına değer verilmiştir.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde;
    Davaya konu taşınmazın, 26.02.1964 tarihinde 5.804 m² sinin kamulaştırıldığı, 23.05.1968 tarihinde kadastro tespiti ile dava dışı şahıslar adına tapuya tescil edildiği, daha sonra davacı tarafından 02.02.1999, 09.11.1999 ve 11.08.2006 tarihlerinde satış ve hisse tevhidi ile kayden mülkiyetinin kazanıldığı dosya kapsamı ile sabittir.
    O halde, bu taşımaza yapılan kamulaştırmasız el atmalara karşı, mülkiyet hakkına dayanarak dava açma hakkı kural olarak, taşınmazın kayden maliki olan davacıya ait bulunmaktadır.
    Her ne kadar dava konusu taşınmazın davalı idarece kamulaştırıldığı ileri sürülmüşse de, mevcut tapu kaydı iptal edilmediği sürece bu iddiaya değer verilerek bir sonuca varılamaz.
    Somut uyuşmazlığın niteliği dikkate alındığında eldeki davada, 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesindeki on (10) yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağının da belirtilmesi gerekir.
    Şu durumda davacının kayden malik olduğu gözetilerek, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır..
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, aynı Kanunun 440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.09.2012 gününde oybirliğiyle ile karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi