3. Hukuk Dairesi 2016/22791 E. , 2018/4592 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Hüküm, davalı ... vekili tarafından nispi temyiz harcı yatırılmadan(maktu yatırılarak) ve adli yardım talep edilerek temyiz edilmiştir.
Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 465 ilâ 472 maddelerinde (HMK."nun 334 ve devamı maddelerinde) düzenlenmiş olup; HMK"nun 336/3.maddesine göre adli yardım talebi kanun yollarına başvuru sırasında Yargıtay’a da yapılabilir. Adli yardım fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır.
Somut olayda, dosyaya eklenen belgelerden talepte bulunan davalının yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığı ve adli yardım talebinin yerinde olduğu anlaşılmış olmakla (HMK"nin m. 336/2.) adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; 64 parsel nolu gayrimenkulün malikleri olduklarını, ... ilinde meydana gelen depremde davalıların malik oldukları 23 parseldeki apartmanın kendilerine ait apartmanın üzerine yıkılması sonucu zemin katının, birinci katının ve ikinici katının duvarlarının yıkılmasına ve zarar görmesine neden olduğunu, daha sonra Valilik tarafından derhal yıkıldığını, zarara uğradıklarını belirterek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla; toplam 2.000.000,00 TL’nin 9/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı İsmet, ...; 23 parselde bağımsız bölümü olmadığını, 1997-1998 yıllarında konutunu sattığını, ... dairesine binanın kat malikleri ortak olarak sahip olduğundan bağımsız bölümlerden ayrı tapusu olduğunu, müşterek tapu olduğu için devrinin yapılamadığını, müteahhidin ve idari kurumların sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ...vekili, binanın yapımından yıllar sonra dükkan satın aldığını, kusuru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ...; yıkılan binada dairesinin olmadığını, 10 yıl önce dairesini sattığını, husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., daireyi 14 yıl önce sattığını, ilgisinin olmadığını, müteahhidin sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı; ...; binayı kendisinin yapmadığını, idari kurumların hizmet kusuru bulunduğunu, davacıların binasının da zarar gördüğünü, yıkım ve hafriyat maliyetlerine ilişkin belge olmadığını, kira geliri talep edemeyeceklerini, savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... Irak; zamanaşımı süresinin geçtiğini, deprem tarihinde tapu maliki olmadığını, kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın bina sahibinin kusursuz sorumluluğuna dayalı olduğu, tüm dosya kapsamına göre, yapılan inceleme, araştırma, bilirkişi raporu ve toplanan tüm deliller nazara alındığında davacıların davasını ispat ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile Davalılar ...ve ...mirasçıları yönünden açılan davanın reddine, tahsilde tekerrür olmaması kaydıyla 773.042.40 TL nin 09/11/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ...ve ...mirasçıları haricindeki diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacılar vekili, bir kısım davalılar(17) vekili Av. ..., davalı ... vekili, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, ... 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27. maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Dosyanın incelenmesinde ise, kararı veren hakimle gerekçeyi yazan hakimin farklı olduğu, hükmedilen sonuca nasıl varıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmaksızın bir kısım davalılar yönünden davanın reddine, bir kısım davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, diğer bir anlatımla karar gerekçesiz bırakılmış, iddia ve savunmalar ayrı ayrı değerlendirilmemiştir.
Bu bakımdan; ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar olmadığına göre, mahkemece yapılacak iş; özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır.
2- Bozma nedenlerine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden taraflar yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.