4. Hukuk Dairesi 2014/11671 E. , 2015/8466 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 01/09/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/10/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... Gazetesinin 01/09/2009 tarihli sayısında "İllegal savcı" başlıklı haber ile kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davacı hakkında Adalet Bakanlığı Müfettişlerinin yürüttüğü soruşturma konularının bir bölümünün haber konusu yapıldığını, haberin gerçek olup kamuoyunun ilgisini çeken güncel bir konu olduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu haberin başlığında "illegal savcı" ibaresi kullanılarak henüz neticelenmeyen soruşturma ve davalardaki iddiaların gerçekmiş gibi kanaat uyandırdığı gerekçesiyle davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği kabul edilerek manevi tazminat isteminin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu, "Adalet Bakanlığı müfettişleri, Ergenekon"da inceleme kapsamına alınınca ... Cemaati"ni hedef alan Cumhuriyet Başsavcısının Usulsüzlüklerini ortaya çıkardı. Savcı ..., 16 ili kapsayan soruşturmayı tam 2 yıl bakanlıktan gizledi. ..., İllegal soruşturmayı teamüllere aykırı olarak kendisi yürüttü. Cumhuriyet Başsavcılığının yetkilerini gaspetti...." şeklindeki ifadelerin yer aldığı haberin davacının Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptığı sırada yürüttüğü bir kısım soruşturmalarda usulsüzlük yaptığı iddiasıyla hakkında Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından başlatılan soruşturma nedeniyle müfettiş raporuna atıf yapılmak suretiyle yapıldığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, dava konusu haberin yayın tarihinde görünür gerçeğe uygun bulunduğu, basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun temelini oluşturduğu, toplumu sarsan ve şoka uğratan fikirler açısından da geçerli bulunduğu görüşü ile haberin okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı bir başlığın kullanıldığı hususu gözönüne alındığında hukuka aykırılıktan ve davacının kişilik haklarına saldırıdan söz edilemez.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek dava ve birleşen davalardaki istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.