Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/4-307
Karar No: 2012/556
Karar Tarihi: 12.09.2012

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/4-307 Esas 2012/556 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/4-307 E.  ,  2012/556 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 13/10/2011
    NUMARASI : 2011/378-2011/430

    Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkeme’since asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen 30.07.2009 gün ve 2003/619 E., 2009/267 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ve davalılardan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 24.03.2011 gün ve 2010/4024 E.-2011/3162 K. sayılı ilamı ile;
    (…1-Davacıların temyiz itirazları yönünden; dava, haksız eylem nedeniyle desteğin ölümünden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacılar ile davalılardan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından temyiz olunmuştur.
    Davacılar, desteği ateşli silah ile öldüren davalılardan K.. C.."in, diğer davalı Belediye tarafından eski hükümlü kadrosundan Fen İşleri bölümünde çalıştırılmak üzere işçi olarak işe alındığını, halk ile iç içe olacak biçimde otobüs sürücüsü olarak çalıştırılan adı geçenin ruhsatsız silah taşıdığı halde bu işte çalıştırıldığını, yeterli denetimi yapmayan davalı Belediye"nin de oluşan zarardan sorumlu olduğunu belirterek davalıların maddi ve manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını istemiştir.
    Davalı Belediye; olayın kişisel kavga sırasında meydana geldiğini, diğer davalının işi ile bir ilgisi bulunmadığını, K.. C.."in yasal zorunluluk nedeniyle eski hükümlü kadrosundan işe alındığını, ağır araç sürücü belgesi ve deneyimi olan davalıya sürücülük yaptırılmasının kusur olarak kabul edilemeyeceğini, silah edinmesi her zaman mümkün olduğunu, kendisi yönünden nedensellik bağı bulunmadığını ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Borçlar Yasası"nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
    O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
    Dava konusu olayın oluş biçimi, davacıların ölene yakınlıkları ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına takdir edilen manevi tazminat tutarları az olup davacıların istemlerinin ılımlı olduğu da gözetilerek, davacılar yararına daha üst düzeyde manevi tazminat takdir edilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
    2-Davalı Belediye"nin temyiz itirazına gelince; davalı belediye başkanlığı kamu kurumu niteliğinde olup zararlandırıcı olayın eski hükümlü kadrosundan işe alınan diğer davalının işe alındığı birimde çalıştırılmayarak sürücü kadrosunda çalıştırıldığı, yeterli denetim yapılmadığı, gerekli özenin gösterilmediği, görevin gereği gibi yapılmadığı ileri sürülerek, idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylem ve işlemi nedeniyle zarara uğranıldığı iddia edildiğine göre bu tür istemin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince ilgili idareye karşı, idari yargı yerinde açılacak tam yargı davasında ileri sürülmesi gerekir. Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese de yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir.
    Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davalılardan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı yönünden yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekirken, adı geçen davalı yönünden de işin esasının incelenmiş olması doğru olmadığından, karar bu nedenle de bozulmalıdır…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda yargı yoluna ilişkin bozma yönünden direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davalılardan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davalılardan K.. C..’in davacılar murisini öldürmesi olayı nedeniyle diğer davalı Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın BK"nun 55. maddesi uyarınca istihdam ettiği kişinin üçüncü kişilere verdiği zarardan dolayı sorumlu bulunduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların her iki davalı yönünden de kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Davacılar vekili ve davalılardan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, manevi tazminatın daha yüksek olması gerektiği yönündeki bozma ilamına uyulmuş ancak, davalı Belediye hakkında yargı yoluna ilişkin bozma yönünden önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalılardan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili getirmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargı yoluna ilişkin olup, davalı belediye çalışanın davacılar murisini öldürmesi olayında, Belediye’nin yeterli denetim ve özeni göstermediği iddiasıyla açılan davanın, idari yargı mahkemelerinde görülmesi gereken tam yargı davası olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Mevzuatımızda düzenlendiği üzere; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesi uyarınca, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak "tam yargı" davaları idari yargıda çözümlenir. İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelere denilmektedir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir. Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusudur. O halde; kamu kurumlarının faaliyet alanı içerisine giren kamu hizmetlerini yerine getirirken sebebiyet verdikleri zararların tazmini için açılan davaların hizmet kusuruna dayanması nedeniyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesi gereğince idari yargı yerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
    Somut olayda da, davalı idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylem ve işlemi nedeniyle zarara uğranıldığı iddia edilerek tazminat talebinde bulunulduğuna göre, işbu istemin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince ilgili idareye karşı, idari yargı yerinde açılacak tam yargı davasında ileri sürülmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
    Her ne kadar yerel mahkemece, 6100 sayılı HMK"nın 3. maddesinin “Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır. 30.1.1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır.” hükmüne dayalı olarak direnme kararı verilmiş ise de; aynı yasanın geçici 1. maddesinin “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz.” şeklindeki açık hükmü karşısında, yasanın yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan işbu davada anılan yasa hükmünün uygulanmayacağı tabiidir.
    Ayrıca yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; Anayasa Mahkemesi’nin 16.2.2012 gün ve 2011/35 E., 2012/23 K. saylı kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 3 üncü maddesi, Anayasa’nın 125., 155. ve 157. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiş ve 153. madde uyarınca da iptal kararı yürürlüğe girmiş durumdadır.
    Bu itibarla; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen yargı yoluna ilişkin Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.09.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi