Taraflar arasındaki “boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa 1.Aile Mahkemesi"nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.07.2009 gün ve 2008/261 E.-2009/419 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi"nin 18.01.2011 gün ve 2009/18823 E.-2011/346 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı kadının temyiz dilekçesi boşanma davasından feragat niteliğindedir. Feragat uyarınca karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir ...)
gerekçesiyle, bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili ve davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı kadın vekili, davalının alkol bağımlısı olması ve müvekkiline ve müşterek çocuklarına şiddet uygulaması nedeniyle taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)"nun 166/1.maddesi gereğince boşanmalarına; müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili ve müşterek çocuk yararına nafakaya hükmedilmesine, müvekkili yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı koca vekili, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusurun tamamen davacıda olduğunu, müvekkilinin de boşanmayı kabul ettiğini belirterek tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, davacının maddi ve manevi tazminat ve nafaka taleplerinin reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece, davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davacı kadına verilmesine, davacı kadın ve müşterek çocuk lehine nafaka ödenmesine, maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine hükmedilmiştir.
Taraf vekillerinin kararı temyizi üzerine, karar, Özel Dairece başlık bölümünde yer verildiği üzere davacı kadın vekilinin temyiz dilekçesi feragat niteliğinde kabul edilerek bozulmuş; davacı kadın vekilinin karar düzeltme istemi de, Özel Dairece reddedilmiştir.
Yerel mahkemece, temyiz dilekçesinin davadan feragat olarak nitelenemeyeceği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü davacı kadın vekili ve davalı koca vekili, temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu"nun önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadın vekilinin temyiz dilekçesi kapsamından, boşanma davasından feragat edildiğine dair bir anlam ve sonucun çıkarılıp çıkarılamayacağı, noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümlenmesinde ilke olarak, feragat beyanının nasıl olması gerektiği belirlenmelidir.
Buna göre, uyuşmazlığın temelini oluşturan “Feragat”e ilişkin yasal düzenlemeler irdelenmelidir:
Feragati düzenleyen mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun “Feragat ve Kabul” başlıklı Yedinci Faslında yer alan; 91.maddesinde “Feragat, iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir.” şeklinde tanımlanmış; 93.maddesinde “Feragat ve kabul beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.”; 95.maddesinde ise “Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder.” hükümlerine yer verilmiştir.
04.02.2011 tarihinde yayımlanarak 01.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nda ise "davadan feragat" başlıklı 307. maddesinde: "(1) Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir." şeklinde tanımlanmaktadır. Aynı Kanun"un 309.maddesinde: "(1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. "; 311.maddesinde ise: "(1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir." hükümlerine yer verilmiştir.
Açıklanan bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere;
Dava yoluyla bir hak talebinde bulunulabilmesi için, o hakkın maddi hukuk bakımından mevcut olması gerekir; hiç var olmayan veya başlangıçta var olmakla birlikte feragat nedeniyle bizzat hak sahibi tarafından ortadan kaldırılan (böylece, borçlu yönünden söndürülen) bir hak için, usul hukukunun kurum ve kuralları kullanılarak talepte bulunulması mümkün değildir.
Davaya son veren taraf işlemlerinden biri olan feragat, davanın taraflarından birinin (davacının) netice-i talebinden vazgeçmesidir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi (HUMK. m.79; HMK. m.24), davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar her davadan feragat edilebilir. Ancak bazı istisnai hallerde feragat davayı sona erdirmez. (Hizmet tespiti davalarında olduğu gibi.)
Feragat, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Feragatten dönülmesi ve mülga HUMK.nun 83.maddesi ve HMK. nun 176.maddesine göre, ıslah yolu ile feragatin hükümsüz kılınması olanaksız ise de, irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebilir (HMK. 311/1-2. cümle; Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, Cilt:IV, İstanbul 2001, sahife:3646 vd.)
Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde, feragate konu hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz (Po..,İ.E.:Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası,İstanbul 1975, sahife:479).
Yine Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 22.05.1987 gün ve E:1986/4, K:1987/5 sayılı ilamının gerekçesinde ise, yasaların uygulanmasında, hakların korunması doğrultusunda hareket etme gereği karşısında, açık bir irade beyanı olmadan davadan feragat edildiği sonucunun çıkarılamayacağı kabul edilmiştir.
HMK’nun 309/4.maddesine göre “feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” Aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu"nun 13.04.2005 gün ve E:2005/11-242, K:2005/249; 29.04.2009 gün ve E:2009/13-76, K:2009/120; 29.04.2009 gün ve E:2009/12-112, K:2009/126 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir (Feragatin açık olmasına ve söylenen sözün özüne bakılmasına dair olan kararlar için ayrıca bknz. Hukuk Genel Kurulu"nun 07.01.1970 gün E:1969/2-681, K:1970/11; 13.01.1972 gün ve E:1970/8-773, K:1972/164; 01.11.1978 gün ve E:1977/575, K:1978/906 sayılı ilamları). Öğretide de feragatin; açık ve kesin olması gerektiği belirtilmektedir (Belgesay, Mustafa Reşit: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt:I, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No: 78-95, İstanbul 1939, s.254; Üstündağ, Saim: Medeni Yarğılama Hukuku, Cilt:I-II, 6.Bası, İstanbul 1997, s.573; Kuru, Baki:age.,s.3593; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11.Bası, Ankara 2011, s.552-553).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı kadın vekilinin bozmaya konu yapılan 09.09.2009 tarihli temyiz dilekçesi içeriğinde, yerel mahkeme kararının tazminat ve nafaka yönleriyle deliller yeterince değerlendirilmeden verilmiş hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu belirtildikten sonra, müvekkiline maddi ve manevi tazminatın ve talep ettiği nafakanın verilmemesi durumunda davalı kocadan boşanmak istemediğini belirterek hüküm temyiz edilmiştir. Davacı kadın vekili, karar düzeltme istemine ilişkin dilekçesinde de, boşanma davasından feragat etmediklerini açık bir şekilde bildirmiştir.
Bu şekliyle, davacı kadın vekilinin bozmaya konu yapılan temyiz dilekçesinin içeriğinden, boşanma davasından açık, kesin ve koşulsuz feragat ettiğini kabul etmek mümkün görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemenin, davacı kadın vekilinin temyiz dilekçesini davadan feragat olarak nitelendirilemeyeceğine ilişkin direnmesi yerindedir.
Ne var ki, Özel Daire’ce bozma nedenine göre tarafların işin esasına ilişkin temyiz itirazlarını incelemediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle DİRENME UYGUN OLUP; bozma nedenine göre daha önce incelenmeyen tarafların işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için DOSYANIN 2.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HMUK 440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.09.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.