11. Hukuk Dairesi 2017/446 E. , 2017/1193 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/06/2015 tarih ve 2009/431-2015/375 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davalı holdingin yüksek faiz verileceği ve paraların her an geri çekilebileceği söz verilerek binlerce Türk vatandaşından mevduat topladığını, müvekkilinin de ... Holding Hisse Devir Sözleşmesi ibaresi bulunan belge karşılığında 100.000 DM ödediğini ve hisse devraldığını, ancak davalının hisse senedi çıkarma yetkisi bulunmadığını, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığını, davalının sebepsiz zenginleştiğini ileir sürerek müvekkiline kanunlara uygun olarak yapılmış geçerli bir hisse senedi devrinin olmadığının tespitine, müvekkilinden tahsil edilen 100.000 DM karşılığı 111.558,36TL"nin en yüksek avans faizi ile birlikte geri ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının 11/04/2000 tarihinde şirkete ortak olarak girdiği ve toplam 80.000 (80 YTL) hisse sahibi olduğu, ancak bu ortaklar pay defterinin 10/03/2003 tarihinde tasdik edilmesi nedeniyle bu deftere kayıt işleminin sonradan yapıldığı sonucuna varıldığı, davalı şirketin hisse senedi çıkartma yetkisinin de bulunmadığı, usulüne uygun çıkarılmış hisse senedi olmadığından dolayı davacının ortaklığından söz edilemeyeceği, diğer taraftan para tahsilatı yapan ve hisse devri yaptığı görülen Habip Aslan’ın davalı şirkette ortak olduğuna dair bir belgeye rastlanmadığı, davalı şirketin yaptığı tüm işler kapsamında ticari bir faaliyet yapan bir şirket değil de tamamen piyasadan bu yollarla para toplayan bir şirket olduğu, dolayısıyla bu paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri ödenmesi gerektiği, şirketin yöneticisi olan gerçek kişiye de husumet yöneltmiş ise de davaya konu olayın dolandırıcılık vs. gibi haksız fiili içerir bir eylem olduğunun herhangi bir ceza mahkemesi kararı ile tespit edilmediği, ödemenin davacı tarafından davalı holdinge yapıldığı gerekçesiyle davalı ..."a karşı açılan davanın reddine, davacının davalı ...ye karşı açtığı davanın kabulü ile 111.558,36 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı ...den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve dava dilekçesinde faiz başlangıç tarihi belirtilmediğine göre dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde bir yanlışlık bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, hisse senedi satın almak amacıyla ödenen paranın, hisse senetlerinin teslim edilmemesi ve geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmaması nedeniyle davalılardan istirdadına ilişkindir. Mahkemece, davalı şirket yönünden davanın kabulüne, diğer davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmamasından kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve yine TTK 321/son maddesinde de, temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından, davalı ..."ın da davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olarak gerek M.K"nın 50. maddesi gerekse de TTK"nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği gözetilmeksizin eksik inceleme ve değerlendirme ile bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.