14. Hukuk Dairesi 2015/5173 E. , 2017/6979 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.02.2014 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalıların murisi..."nun dava konusu 21, 30, 31, 32 ve 33 parsel sayılı taşınmazlardaki dedesi ve babasından gelen hisselerinin tamamını 18.06.1993 tarihli noter satış vaadi sözleşmesi ile davacıya sattığını, satıcının sağlığında tapuyu veremediğini, ölümünden sonra da mirasçısı olan davalıların tapuda devir işlemini yapmadıklarını, tapu kayıtlarının davalıların dedesi ... oğlu...adına olduğunu, murisin elliden fazla mirasçısı bulunduğunu, bir kısım mirasçıların Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2013/176 Esas sayılı dosyası ile ortaklığın giderilmesi davası açtıklarını, davacının hakkının kaybolmaması için bu davayı açtıklarını belirterek, dayanılan satış vaadi sözleşmesi ile davacının davalıların murisi ...dan aldığı dava konusu parsellerdeki hisselerin davacının mülkiyetine geçtiğinin tespitini ve bu hisselerin davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davalıların davacıyı tanımadığını, dayanak satış vaadi sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğunu, sözleşmenin yapıldığı 1993 yılından itibaren 20 yıl geçmiş olmakla zamanaşımı süresinin dolduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, zamanaşımı süresi geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Medeni Kanunun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde resen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak veren sözleşmelerdendir.
Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet geçirine borcu yüklenen satıcıdan, edimini yerine getirmediğinde dava tarihinde yürürlükte bulunan Medeni Kanunun 716. maddesi uyarınca açılacak tapu iptali ve tescil davası ile edimin hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra işlemeye başlar. Ancak, satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye, yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise, on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Medeni Kanunun 2. maddesi uyarınca iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmez.Somut olayda; dosyada mevcut kök muris ... ve ... oğlu 01.07.1868 doğumlu ve 12.06.1941 tarihinde ölen ...nun veraset ilamı ile yine murisin bir kısım mirasçılarının diğer mirasçılara karşı açmış olduğu ortaklığın giderilmesi davasının dilekçesi incelendiğinde; davacı ile davalılar murisinin kök muris ..."nun mirasçıları oldukları anlaşılmaktadır. Hatta satıcı ile alıcının kök muris ..."nın ölen oğlu Süleyman"ın çocukları olduğu ve baba bir anne ayrı kardeş oldukları görülmektedir. Davacı, dava konusu taşınmazlarda davalılar murisinin "muris ve murisi evvellerinden ve babası...dan miras yolu ile intikal eden miras hak ve hisselerinin tamamının satışının vaat edildiği" 18.06.1993 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur. Çekişme konusu taşınmazlarda davacı ile davalıların murisi ve ölümünden sonra da davalıların elbirliği halinde malik oldukları anlaşılmaktadır. Görülüyor ki; sözleşme mirasçılar arasında düzenlenmiştir. Mahkemece, dava konusu taşınmazlardaki hak ve pay davacıya devredildiğine göre zamanaşımı savunmasının dinlenemeyeceği; ayrıca, 26.05.1954 tarihli 7/17 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince mirasçılar arasında zamanaşımının da işlemeyeceği hususlarının gözetilerek işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.