14. Hukuk Dairesi 2015/4516 E. , 2017/6961 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 25.04.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal ve tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; dahili davalı ... hakkındaki davanın reddine, davalı ... aleyhindeki davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.10.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 138 ada 10 parsel sayılı taşınmazda 3/32 hisse ile paylı malik olduğunu, komşu taşınmazda davalı ..."ın fazla miktarda kavak ağacı ektiğini, büyüdükten sonra kesmiş ise de, ağaçların yeniden filizlenerek kendi taşınmazının bir metre içerisinde büyüyen bu ağaçlardan 12 adedinin kesildiğini, sınırın içerisinde kalan ağaçların budamasının yapıldığını, taşınmazını ifraz edip sınırlara beton taş döktüğünü, davalının bu taşları da sökerek sınırı ihlal ettiğini ve belirsiz hale getirdiğini, davalının sınırda yer alan ağaçlarının da gölge yaparak ziraat yapmasına engel olduğunu belirterek, davalının elatmasının önlenmesini, ağaçların kal"ini, zarar ve ziyanın tazmin edilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı ... davacı ile sınır komşusu olmadığını, dava konusu taşınmazın kardeşi ... adına kayıtlı olduğunu bu yüzden davalı sıfatı bulunmadığını, dava konusu ağaçların yaklaşık 30 senedir ekili olduklarını ve herhangi bir çekişmeye neden olmadıklarını, davacının yıllardır bu duruma zimnen muvafakat ettiğini, sınır ile ilgili bir ihlal bulunmadığını, ilçede toplumsal örf ve adetlere göre herkesin tarlasının sınır kenarlarına doğru kavak ağacı ektiğini, davacının sınırında da ağaçlar bulunduğunu, kavak ağaçlarının güneşi ve tarımsal üretimi engellemediğini, davacının kötü niyetli davrandığını beyanla davanın reddine savunmuştur. 138 ada 9 parsel maliki ... davaya dahil edilmiş, davaya karşı cevabında davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dahili davalı ... hakkındaki davanın reddine, davalı ... hakkındaki davanın kabulü ile elatmanın önlenmesine, 01.04.2014 tarihli fen bilirkişilerin raporunda 4. Bentte belirtilen ve 138 ada 9 parsel üzerinde yer alan 350 adet kavak ağacının kaldırılmasına, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ile davalı ... temyiz etmiştir.Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.Türk Medeni Kanununun 683. Maddesi "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiplik" hükmü ile malikin mülkiyet hakkını yasal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlenmiştir. Anılan kanunun taşınmaz mülkiyeti hakkının kısıtlamalarını düzenleyen "komşuluk hakkı" hükmünde yer alan 740. Maddesi başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir. Bu madde ile de mülkiyetin taşkın kullanımına kısıtlama getirilmiştir. Mülk sahibi bu hakkını kendi kullanabileceği gibi, bu zararın mahkeme aracılığıyla da giderilmesini isteyebilir. Burada esaslı unsur, zarar görmedir. Mahkemece, davalı taşınmazındaki bitkilerin gölge yaparak ya da köklerin geçmesi nedeniyle, davacı taşınmazında verim kaybının olup olmadığı saptanmalıdır. Zararın varlığının saptanması halinde ise, uzman bilirkişiler aracılığı ile hangi ağaçların (bitkilerin) zarar verdiği, bunların kökünden ya da dalları kesilerek mi zararın giderileceği saptanarak, zararın giderim şekli hükmünde açıkça gösterilmelidir.
Somut olayda; Davacı, 138 ada 10 parsel sayılı taşınmazda 3/32 hisse ile paylı maliktir. Davalı ... ise 138 ada 9 parsel sayılı taşınmazı fiilen kullanan, bu parselde yer alan ağaçların dikim, bakım ve kesimini yapan kişidir. Mahkemece yerinde yapılan keşif sonucu düzenlenen 01.04.2014 tarihli fen bilirkişilerin kroki ve raporuna göre, davalı 138 ada 10 ve 9 numaralı parsellerde zirai bilirkişinin yaptığı sayım sonucunda irili ufaklı 402 adet dikili 12 adette kesilmiş kavak ağacının bulunduğu, bu ağaçlardan 350 adedinin 138 ada 9 parselde geriye kalan 52 adet dikili 12 adet de kesilmiş kavak ağaçlarının krokide kırmızı renkte boyalı olarak gösterilen 138 ada 10 parselin içinde kaldığı, kırmızı boyalı alanın 191 metrekare olduğu belirtilmiştir. Ziraatçi bilirkişisinin 08.04.2014 tarihli raporunda 138 ada 9 parsel sınırları içerisinde yer olan kavak ağaçlarının güneş ışınlarının etkisini azalttıkları için izdüşümleri boyunca 138 ada 10 parseldeki bitki gelişimini olumsuz etkileyeceğinden, verim düşüklüğü olmasının mümkün bulunduğu, sınır boyunca çalı ve odunluk kavakların tamamının kesilip, kerestelik kavak ağaçlarına da şiddetli budama işleminin yapılması halinde, kavak ağaçlarının 138 ada 10 parseldeki bitki gelişimine olumsuz etkisinin minimize olacağı, her iki parseldeki bitki gelişiminin olumsuz etkilenmemesi için tüm kavak ağaçlarının kesilmesi kanaatinin hasıl olduğu bildirilmiştir. Bilirkişinin bu anlatımı mutlak zarar unsurunu göstermez. İlerideki zararın giderilmesi için de peşin dava açma olanağı yoktur. Diğer yandan davacı vekili 27.05.2014 günlü duruşmada "davaya konu ağaçların tamamının kesildiğini; ancak, kökleri zeminde kaldığından bunların da kaldırılmasını istediklerini, sınır uyuşmazlığı mevcut olup, bu hususunda yeniden keşif yapılarak tespitini istediklerini" beyan etmiştir.O halde, mahkemece yerinde yeniden ziraat mühendisi bilirkişi bulundurularak keşif yapılmalı, davacı vekilinin 27.05.2014 günlü duruşmadaki beyanı da değerlendirmeye alınmak suretiyle dava konusu ağaçların kesilip kesilmediği, kesilmiş ise kökleri ile davacı parselindeki zirai ürünlere zarar verip vermediği; ağaçlar kesilmemiş ise bu hali ile davacı taşınmazında yer alan zirai ürünlere zarar verip vermediği, zarar unsuru gerçekleşirse buna neden olan ağaçların ve köklerin teker teker krokide belirlenerek gösterilmesi ve zarar gerçekleşmiş ise bunun giderilmesi yönteminin ne olduğu saptanmalı, alınacak rapor doğrultusunda yukarından beri ortaya konan ilkeler sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Bilirkişinin yetersiz raporuna bağlı kalınarak eksik inceleme ve araştırmayla yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Ayrıca, 6100 sayılı HMK"nun 297. Maddesinde; "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." denilmektedir. Bu husus ileride tarafların yeni bazı uyuşmazlıklar içerisine düşmemeleri için hüküm kurulurken önemle dikkate alınmalıdır. Ne var ki, mahkemece kurulan hüküm infaza elverişli ve yeterli olmayıp, infazda tereddüt uyandıracak nitelikte bulunduğundan, bu yönde doğru görülmemiştir. Mahkemece bütün bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.