9. Hukuk Dairesi 2014/31491 E. , 2016/4130 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı; davalıya ait iş yerinde 01/11/2005- 23/06/2011 tarihleri arasında çalıştığını, bu arada davalı şirket yetkililerinin işçileri geçici olarak bir dönem çıkardıklarını, fakat bir kaç gün sonra tekrar başlattıklarını, davalı şirket yetkililerinin davacıya hakaret ederek onu işten çıkardıklarını, muhasebecinin hazırladığı evrakları şaşkınlıkla inceleyemediğinden imzaladığını, 860 TL maaş aldığını, fazla mesailerinin ve yıllık izin haklarının ödenmediğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, yıllık izin ve maaş alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı; davacının 07/12/2006 tarihinde çalışmaya başladığını, 31/01/2008 tarihinde kendisinin istifa ettiğini ve ibraname verdiğini, 08/07/2008 tarihinde tekrar çalışmaya başladığını, dikkatsiz çalıştığından uyarıldığını, bunun üzerine şirket ortağına karşı sert bir tutum takındığını, kesinlikle kendisine hakaret veya tehdit içeren bir söz söylenmediğini, 23/06/2011 tarihli ibranameyi imzaladığını ve istifa ettiğini, iddia ettiği fazla çalışma sürelerinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, Haziran 2011 ayı ücret bordrosunu imzalayıp bordrosunu aldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hâkimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta Mahkemece gerekçeli karar aynen;
“Tanık beyanları değerlendirildiğinde davacının iş akdini feshe zorlandığı nazara alınarak feshin tazminat gerektirdiği düşünülmüştür.
Bilirkişi raporu, tanık beyanları,.... kayıtları, iş yeri dosyası ve tüm dosya kapsamı nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.” şeklinde yazılmıştır.
Mahkemenin yukarı paragrafta yer alan gerekçe olarak yazdığı husus Anayasa ve HMK.nun düzenlemelerine uygun bir gerekçe değildir. İçeriği dahi açıklanmayan bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez. Gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-22/11/2011 tarihli 1.celsede mahkemece taraflara delil listesi sunulması için 2 haftalık kesin süre verilmiş,
03/05/2012 tarihli 2. celsede davacı vekili tanık bulmakta zorluk çektikleri için tanık listesi sunmadıklarını beyan etmiş, mahkemece aynı celsede davacı vekilinin kesin süre içerisinde tanık listesini bildirmediğinden tanık dinletme talebinin reddine karar verilmiştir.
Ancak 27/09/2012 tarihli 3.celsede mahkemece.....’ya müzekkere yazılarak davacın işten çıktığı tarih itibari ile davalı şirkette çalışanların tam listesinin istenmesine karar verilmiş, davalı vekili bu şekilde re’sen araştırma yapılmasına muvafakat etmediğini beyan etmiştir.
06/12/2012 tarihli 4.celsede ...’ya yazılan müzekkerelere cevap verilmiş, davalı vekilinin açıkça itirazına rağmen ....listesinden davacı tanığı olarak dinlenmek üzere isimler seçilmiştir.
26/11/2013 tarihli 7.celsede de davalı vekilinin tanıkların dinlenilmesinin usule aykırı olduğunu beyan etmesine rağmen davacı tanıkları dinlenmiş, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da davacı tanıklarının beyanları da değerlendirilerek hesaplama yapılmıştır.
Kamusal niteliği olmayan ve taraflarca hazırlama ilkesine tabi olan iş bu davada, davacı tanıkları olarak re’sen belirleme yapılıp tanık dinlenilmesi hatalıdır.
Mahkemece yapılacak iş, davacı tanıkları olarak dinlenilen tanıkların beyanlarını yok sayarak iddia ve savunmayı, HMK’nun 297. maddesi kapsamında detaylıca değerlendirilip gerekçelendirmektir. Taraflarca hazırlama ilkesi ihlal edilerek tarafların iddia ve savunmaları irdelenip değerlendirilmeden davalı vekilinin re’sen araştırmaya karşı itirazları karşılanmadan karar verilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 25.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.