14. Hukuk Dairesi 2017/4511 E. , 2021/1469 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24/02/2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırılması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 11/07/2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili .. Beldesi, ... Mahallesinde bulunan 471 ada 9 parsel sayılı taşınmazın yayla niteliğinde olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile yayla vasfı ile özel siciline yazılmasını istemiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
4342 sayılı Mera Kanununun 3. maddesinde yapılan tanıma göre yaylak, çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerlerdir. Mera yaylak ve kışlakların özel mülkiyete geçirilmesi, amacı dışında kullanılması, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinilmesi olanaksız olduğu gibi sınırlarının daraltılması da mümkün değildir.
Çekişme konusu taşınmaz ... Beldesi, ... Mahallesi, ... mevkiinde bulunmaktadır. ..... adlarıyla bilinen yaylalarla çevrilidir. Burası ülkemizin en büyük yaylalarının yer aldığı "...Yaylası" olarak anılmaktadır. Ancak, dosyada yer alan haritasından ve keşif yerinde dinlenen yerel bilirkişi beyanlarından, dava konusu taşınmazın ...Yaylası olarak bilinen yerin daha kuzeyinde, kadim olduğu bildiren Şıhlı Köyü yakınlarında bulunduğu görülmektedir.
Yaşamını genelde çiftçilikle sürdürülen kişilerin hayvanlarını otlatmakta olduğu yaylaya yakın bölgelerde ikamet etmek, ziraat yapmak, bağ ve bahçe yetiştirmek için tarım taşınmazlarına ihtiyaçları olacağı ve bu amaçlarına uygun kazanmaya elverişli bazı taşınmazları mülk edinebilecekleri olgusunu göz ardı etmek, mera yaylak ve kışlak gibi bölgelerden insanları soyutlamak mümkün değildir.
Davacının iddiası ve dosya kapsamına göre, davada sağlıklı bir sonuca ulaşmak için dava konusu taşınmazın kadim Şıhlı Köyü sınırları içinde kalıp kalmadığının ve bu köyün ikamet edilen veya tarım alanları kapsamında olup olmadığının saptanması önem kazanmaktadır.
O nedenle, öncelikle ilk adı Şıhlı olan köyün kuruluş tarihi İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünden sorulmalı, böylelikle Şıhlı Köyü"nün kadim köy olup olmadığı yönü üzerinde durulmalı, yine bu köye ait en eski tarihlisinden başlamak üzere idari sınır belgeleri ile sınırlar bu haritaya bağlanmışsa haritası da istenilmeli, Şıhlı Köyüne ait mevcut en eski sınırname yerel bilirkişiler yardımıyla keşfen zemine uygulanmalı, köyün kuruluşundaki idari sınırları belirlenmeli, dava konusu taşınmazın Şıhlı Köyünün ilk İdari sınırları kapsamında kalıp kalmadığı saptanmalı, eğer dava konusu taşınmaz kadim Şıhlı Köyünün idari sınırları içerisinde kalıyorsa, seçilecek ve keşifte bulundurulacak harita mühendisi bilirkişiye daha önce sağlanacak eski tarihli memleket haritasındaki durumu incelettirilmeli, köyün ikamet edilen veya tarım alanları içinde kaldığı belirlenirse özel mülkiyete konu teşkil edeceği kabul edilmeli bu arada taşınmazın kadastro tutanağı edinme sebebi sütununda yerel bilirkişiler çekişmeli yerin kadim Şıhlı Köyünü’nün tarım alanında kaldığını, davalı tarafa Şıhlı Köyü’nden kişilerce satılarak temlik edildiğini beyan ettiklerinden davalı tarafa satan veya onun murislerine ait nüfus kimlik bilgileri getirtilerek bu kişilerin gerçekten Şıhlı Köyü nüfusuna kayıtlı olup olmadıkları yönü üzerinde durularak tutanak bilirkişilerinin sözleri denetlenmeli, bütün bunların sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır.
Tüm bu inceleme ve araştırma yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Ayrıca 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesinde 20/06/2007 tarih ve 26558 sayılı resmi gazetede yayımlanan 03/06/2007 tarihli 5685 sayılı Kanunla değişiklik yapılmış "Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 01/01/2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilen mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılamaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazine bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili Belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek yada özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş, taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emsali ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera yaylak kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir” hükmü getirilmiştir.
09/03/1988 tarih ve 1987/2-860-232 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında vurgulandığı üzere kural olarak herhangi bir yasa ve düzenleyici hüküm o yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuç meydana getireceğinden 5685 sayılı Kanunla 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddede yaptığı değişikliklerin uygulanıp uygulanmayacağının inceleme ve araştırma konusu yapılması gerekir.
Buna göre dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yaylak yerlerden olduğu saptanırsa olayda hükmü aynen yukarıya yazılan 4342 sayılı Mera Kanununun geçici madde 3, birinci ve ikinci fıkra hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı inceleme ve araştırma konusu yapılmalı, başka bir anlatımla yaylak olduğu saptanarak yasa uyarınca Hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmaza davalının emlak ve rayiç bedeli toplamının yarısı depo ettirilerek Hazinenin bu bedel karşılığı davadan kanun gereği vazgeçmesi gerekip gerektirmediği yönü üzerinde durulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.