9. Hukuk Dairesi 2020/3847 E. , 2021/689 K.
"İçtihat Metni"BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ:... 7. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesine haksız son verildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf itirazlarının reddine, davacı vekilinin yıllık izin ücreti alacağına yönelik istinaf itirazlarının kabulü ile, diğer tüm istinaf itirazlarının reddine ve İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak (sadece yıllık izin ücreti bakımından), davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz :
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
İlk Derece Mahkemesi davacının eşinin davacı adına tanıklık yaptığını ve beyanında davacının son 5 yıldır izinlerini kullanmadığı ancak ondan önceki yıllarda 15-20 gün kadar izinlerini kullandıgını söylediğini, buna göre davacının sadece son 5 yıla ait izin ücreti alacağı bulunduğunu kabul etmiş, kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerinde Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi yıllık izin ücreti konusunda tanık beyanlarına dayalı hesaplama yapılamayacağını belirterek davacının tüm hizmet süresi için yıllık izin ücreti alacağını kabul etmiştir.Öncelikle, yıllık izin kullandırıldığı noktasında ispat yükü davalı işverene ait olup, davacının izinlerini kullandığı imzalı izin defteri ile ispat edilmelidir. Bu anlamda, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesinin tanık beyanları ile yıllık izin ücreti bakımından sonuca gidilemeyeceğinin kabulü isabetlidir. Ancak somut uyuşmazlıkta davacı 15 yılı aşan hizmet süresi için hiç izin kullanmadığını ileri sürdüğünden, bu durumun kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Diğer yandan, her ne kadar tanık beyanları ile davacının izinlerini kullandığı ispat edilemese de davacı tanıklarından ... “Davacının yılda 1 kez 15-20 gün kadar izin kullanıyordu.” derken, davacının eşi bile tanık olarak dinlendiğinde, beyanında açıkça “Eşim yılda 15-20 gün kadar izin kullanıyordu. Ancak son 5 yıldır izin de kullanmıyordu.” demiştir. Hem davacı tanık beyanları, hemde davacının 15 yılı aşan hizmet süresi dikkate alındığında, somut olay için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinin uygulanması gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 15 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, tanık beyanları da davacıya okunmak suretiyle davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.Sonuç:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, karardan bir suretin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.01.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.