11. Hukuk Dairesi 2015/13407 E. , 2017/1159 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/07/2014 tarih ve 2012/116-2014/138 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin fuar dizayn ile ses ve ışık sistemleri sektörlerinde faaliyet gösterdiğini, medya ve halka açık, yaptığı işlerle ilgili adının geçmesi gereken yerlerde şirket adının ilk harfleri olan “stage" ibaresinin kullanıldığını, müvekkilinin tanınmış hale getirdiği işbu ibarenin davalı tarafından marka olarak tescil edildiğini davalının gönderdiği ihtarname ile öğrendiklerini oysa, müvekkilinin anılan ibareyi uzun yıllardır tescilsiz olarak kullandığını, davalının kötüniyetli olduğu gibi, sessiz kalma suretiyle de hak kaybına uğradığını, davalının kullandığı markanın müvekkili ile aynı hizmet grubunda yer almakla birlikte davalının bugüne kadar müvekkilinin kullandığı alanda markayı kullanmadığını, davalının internet sitesindeki logosunu değiştirerek müvekkili logosuna benzettiğini, müvekkili markasının tanınmış marka ve markanın öncelikli hak sahibinin müvekkili olduğunun tespiti ile davalı markasının hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ticari faaliyetini 2000 yılından beri "stage” markası ile yürüttüğünü, adına tescilli 2000/06306, 2007/24150, 2007/24149 no’lu markaları olduğunu, müvekkilinin gerek kuruluş gerekse marka tescil tarihinin davacı şirketin kuruluş tarihinden önce olduğunu, davacının gerçek hak sahipliği yaratacak önceki tarihli kullanımın olmadığını, marka kullanımının ilk kez 2011 yılında öğrenildiğini ve davacıya ihtarname çekildiğini, davacının kullandığı işaretin tanınmış olmadığını, hükümsüzlük talebinin 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından kullanılan ibare ile davalı adına tescilli markaların benzer olduğunu, her ne kadar 37. sınıfa dâhil hizmetler davalı markasının tescilli olduğu hizmetlerden farklı olsa da, tüketicilerin dava konusu ibareler arasında ilişki veya bağlantı kuracağı zira, davacının "stage" ibaresini kullandığı hizmetlerin özel bir tüketici kesimine hitap etmediği, davacının anılan ibareyi kullandığı film seslendirme hizmeti (41. Sınıf) ile davacının markalarının tescilli olduğu hizmetler aynı olup, iltibasa sebep olacağı, davalı markalarının tescil edildiği sektör açısından zayıf bir işaret
olsa da, davacının davalı markaları ile iltibas teşkil eden kullanımının davalı marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, davacı tarafından kullanılan ibarenin tanınmış bir ibare olmadığı, davacının, davalı markalarından önce anılan ibareyi kullandığına ve tüketiciler nezdinde ayırt edicilik kazandırdığına ve bu itibarla, davacının 556 sayılı KHK’nın 8/3 m. uyarınca öncelikli hak sahibi olduğuna dair delil bulunmadığı, davacı kullanımından 2011 yılında haberdar olduğu anlaşılan davalının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığından söz edilemeyeceği ayrıca, davalının internet sitesinde - tescilli markalarını kullandığı ve kötüniyetli olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve 556 sayılı KHK"nın 14. maddesinin 06/01/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarih, 2016/148 E- 2016/189 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş olmasına, mahkemece yetersiz bulunan ilk bilirkişi raporundaki görüşe dayalı karar gerekçesi oluşturulması isabetli değil ise de, esasen uyuşmazlığın hakimin hukuki bilgisi ile çözümünün mümkün bulunması ve dosyadaki mevcut delillerin takdiri suretiyle uyuşmazlık konusu ibare üzerindeki öncelik ve üstün hakkın davalı tarafta bulunduğunun değerlendirilmiş olmasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 28.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.