17. Ceza Dairesi 2017/5295 E. , 2018/440 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, işyeri dokunulmazlığının ihlali
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.06.2010 tarih, 2010/6-124 Esas ve 2010/156 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, mevzuatımızda zorunlu müdafilik sistemini öngören yasanın amacı, kendisini savunmak için yeterli maddi olanağı bulunmayanların, bu hakkı kullanamamalarından kaynaklanabilecek olası hak kayıplarının önlenmesi, dolayısıyla da savunma hakkının etkin kullanılabilmesinin sağlanması suretiyle adil yargılamanın gerçekleştirilmesidir. Bunun doğal sonucu olarak, maddi olanakları elverişli olan sanık nasıl ki vekâletname vermek suretiyle dilediği avukatı serbestçe tayin edebiliyorsa, maddi olanağı bulunmayan sanığın da aynı şekilde müdafiliğini üstlenecek avukatını serbestçe belirleyebilmesi, en azından kendisine tayin edilen avukatı değiştirme hakkının bulunması, daha da ötesi, görülmeye başlayacak davada kendisine müdafi olarak bir avukat atanacağının sanığa bildirilmesi gereklidir. Kendisine müdafi atandığını dahi bilmeyen ya da kendisine müdafi atanmakla birlikte bu avukatın değiştirilmesini isteme hakkına sahip bulunmayan bir sanığın, atandığını dahi bilmediği veya beğenmediği halde muhatap olmak zorunda kaldığı müdafin tüm tasarruflarından sorumlu tutulması gerektiğini veya bu müdafin yaptığı tüm işlemleri peşinen kabul etmiş sayılacağını söylemek nasıl mümkün değilse, böyle bir durumda savunma hakkının tam anlamıyla kullanılabileceğini düşünmek de olası değildir.
Kendisine zorunlu bir müdafi görevlendirileceğinin sanığa bildirilmediği ve sanığın bu konudaki iradesine değer verilmediği ya da başka bir ifadeyle sanığın bu konudaki iradesinin dosya kapsamından anlaşılamadığı durumlarda, hükmün müdafi yanında sanığın kendisine de tebliğinin, adil yargılanma hakkının bir gereği olduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanık ..."in yargılamada mahkemece atanan müdafi av. ..."dan haberdar olmadığı, sanığın yokluğunda, müdafinin yüzünde verilen 19.07.2016 tarihli kararın sanığa tebliğ edilmediği, müdafinin ise kararı temyiz etmediği, bu nedenle sanık ..."in sonradan vekaletname ile atadığı müdafi avukat Feride Laçin"in kararı süresinde temyiz ettiği anlaşılmakla yapılan incelemede;
Sanıkların eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK"nın 142/1-b, 116/2, 119/1-c. maddelerindeki suçların gerektirdiği cezaların türü ve yukarı sınırlarına göre, aynı Yasanın 66/1-e, 66/2, 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık dava zamanaşımının, suç tarihi olan 30.09.2005 tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafi ve sanık ..."nın temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa"nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK"nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 15.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.