4. Hukuk Dairesi 2015/7148 E. , 2015/8139 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 20/01/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen 05/02/2015 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı,... Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı başkanı olarak görev yaptığını, davalının da Üniversite anabilim dalında Doçent olarak görevli olduğunu, davalının e-mail adresinden kendisine ait olan e-mail adresine birden fazla zamanda birden fazla kez hakaret ve tehdit içeren mailler gönderdiğini belirterek manevi tazminat istemiştir.
Mahkemece; Anayasanın 129/5. maddesi ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu gereği, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan zarar nedeniyle ilgili idare aleyhine dava açılması gerektiği gerekçesi ile davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabilir. Ne var ki, bu kural mutlak olmayıp, İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesi, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlıdır. Kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasalardaki bu güvenceden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.
Somut olayda, davalının davacıya hakaret ve tehdit ettiği ileri sürülmüştür. Dava dilekçesinde belirtilen maddi olgulardan, davacının, açıkça davalının kişisel kusur ve eylemine dayandığı anlaşılmaktadır. Kamu görevlisinin bu eylemi açıkça kişisel kusurunu oluşturur ve hiç bir biçimde görev ile ilişkilendirilemez. Bu iddiaya dayanan davaların, Anayasa"nın 129/5 maddesi kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, davacının hakaret ve tehdit iddiasına dayanarak açtığı davada, davalıya husumet yöneltebileceği benimsenmelidir. Hukuk Genel Kurulu’nun 15/11/2000 gün ve E:2001/4-1650; 2000/1690, 26/09/2001 gün ve E.2001/4-595 K:2001/643, 29/03/2006 gün ve E.2006/4-86 K:2006/111; 17/10/2007 gün ve E:2007/4-640 K.2007/725; 31/10/2007 gün ve E:2007/4-800 K:2007/797; 20/02/2008 gün ve 2008/4-156 K:2008/140 sayılı ilamlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Yerel mahkemece açıklanan hususlar gözetilerek, davanın esası ile ilgili deliller toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.